Raif Uzkan'dan lezzet önerileri
26/06/2020
HK
Pandemi süreci ve CoVid-19 vs. derken bir bir çırpıda senenin ortasına geliverdik... Malum bu süreçte herkes gibi ben de eve kapandığımdan çok mekân gezip yeni lezzetleri deneyimleyemedim.
O zaman geçen yılın yani 2019’un aklımda kalan lezzetlerine devam edip “2019’da tadı damağımda kalanlar”ın 2. bölümünü sizlere kısa bir özet geçeyim, böylelikle bu diziyi sona erdirelim ve mekânlar açıldıkça ve normalleşme yoluna girdikçe daha fazla lezzet durağı gezip yeni yorumlarımızın önünü açmış olalım.
Üzüldüğüm bir nokta var, Lefkoşa’daki Mehmet Akif Caddesi (Dereboyu) bölgesinin artık yüksek kira isteyen mal sahipleri nedeniyle eski popülaritesini kaybetmesi... Metrekaresine göre mal sahipleri £850, £1000, £1200, £1500 gibi aylık kira bedelleriyle dükkanları kiralamak istiyorlar ve şu an çoğunluğu konfeksiyon mağazası olan dükkanlar dışında, benim bildiğim 12 dükkan boş durumda ve halen döviz bazında kira yükünden dolayı dükkanlarını boşaltan insanlar var.
Geçenlerde bir Facebook ilanında 50 metrekarelik dükkana £1200 istendiğini gördüm, bir düşündüm, insan 50 metrekarelik bir mekânda hangi işi yapacak ki hem masraflarını çıkarıp, hem mal sahibine, hem devlete ve belediyeye olan yükümlülüklerini yerine getirebilecek, hem de ailesini geçindirip, yanında çalışanların maaşlarını verebilecek. Düşündüm düşündüm aklıma böylesi bir iş gelmedi...
İşin Covid-19 pandemi sonrası ekonomik boyutu bu, biz incelemelerimize bakalım.
MOCHACHINO BURGER HOUSE (LEFKOŞA)
Bir zamanlar Mochachino burgerlerinde kekiği oldukça cömert kullandığından baharat tadı et tadının önüne geçiyor ve müşterinin keyfi kaçıyordu.
Bu durumu artık düzeltmiş gibiler, artık daha farklı şekilde hazırlıyorlar ve en son mekânı ziyaret ettiğimde burger ve yanında gelen yüksek kalite yan ürünleri oldukça beğendiğimi ve takdir ettiğimi söylemeliyim.
Hem göze hem damağa en iyi şekilde hitap eden burgerlerden biri...
Bu sayfalardan yaptığımız eleştirilerin boşa gitmediğini ve dikkate alındığını görmek de ayrıca beni mutlu etti. Çünkü ben buradan yaptığım yorumları kendim için yapmıyorum. Millet daha lezzetli yiyecek-içeceğe ulaşabilsin, her şeyin en iyisini elde edebilsin diye yazıyorum.
Burger ekmeğinde susam olmaması bana göre bir artı puan... Susam bana göre burgerin tadını kaçıran bir detay ve mümkün mertebe en minimal ve asgari şekilde kullanılmalı, mümkünse hiç ekmeğin üzerine konmamalı.
Mekân/Ambians: 7,5/10 Fiyat/Kalite: 7,5/10
MOD CAFE’NİN BURGERLERİ
Medem ki burgerlerden başladık, burgerlerden devam edelim... Lefkoşa’da Ledra Palace sınır kapısı yakınlarında bulunan Mod Cafe’nin tatlıları gibi burgerleri de oldukça başarılı.
Fakat bu resimde gördüğünüz içerisinde panelenmiş peynir, patlıcan beğendi vs. bulunan burger yanında cipsi ve salatasıyla birlikte pandemi önceside 45 TL idi... Şimdi muhtemelen 4-5 TL daha artmıştır.
Daha önce dediğim gibi, burger ekmeğinde susam olmamalı, susam ve çörekotu böreği-çöreği güzelleştirir nefaset katar, burgeri ise bozar.
Panelenmiş peynir, patlıcan beğendi vs. güzel... Susam eksi puan.
Mekân/Ambians: 9/10 Fiyat/Kalite: 7/10
SOHBET CAFE RESTAURANT (GAZİKÖY)
Resme ilk baktığınızda burgerde domates olmadığını fark edersiniz. “Ben burgerlerime domates koymuyorum” diyor Mustafa Miralay , tarzı bu... Gastronomi öğrencisi, aynı zamanda Gaziköy’deki Sohbet Cafe Restoran’ın şefi.
Geriye kalan malzeme et kalitesinden tutun içeriğinin zenginliği muazzam... Domatessiz bir burger yiyorsunuz ama onun boşluğunu hissetmiyorsunuz. Mustafa, yerel üreticilerden aldığı etini kalın aynada tam da “ağızda dağılacak” şekilde çektirip, burgerlerini bu kıymadan hazırlıyor.
Et/yağ oranı dengeli, etin gramajı (180gr.) herkesi memnun edecek kadar tatminkâr; burgerin üzerindeki soğan halkaları ya da lokmalık çıtır tavuk da müessesenin ikramı... Fiyatlar da “şehirli burgerlere göre” nispeten daha uygun... E daha ne olsun?
Mustafa Miralay diyor ki "Ben burgerde domates kullanmıyorum" tarzı bu... Takdir ettim.
Bu şirin aile işletmesi, tavuk burger türüne de başlamış ama henüz bunu deneme şansım olmadığı için yorum yapamıyorum.
Şehrin karmaşasından uzak, sessiz ve sakin bir mekân arıyorsanız, Ercan Havalimanı yakınlarındaki Gaziköy’e bir uğrayın... Ana yolun üzerinde karşınıza çıkacaktır. Şahsen benim uçağım rötar yapacak olsa, hemen Sohbet Cafe’ye uğrar burada karnımı doyurur havaalanına öyle dönerim...
Mekân/Ambians: 7/10 Fiyat/Kalite: 9/10
LEFKOŞA’NIN POPÜLER MEKÂNI PAPA BAR
Cagin Colak ve mutfağını devraldığı Papa Bar gençlerin Lefkoşa şehir içindeki uğrak mekânı oldu.
Bana burgerin gramajı biraz düşük gibi geldi... “Ne yapayım abi, et pahalı” dedi. Hak veriyorum. Üreticiydi, aracıydı, kasaptı derken, bu et fiyatlarıyla iş yapmak deveye hendek atlatmak gibi.
Lezzetin ardında Çağın Çolak ismi varsa, çekinmeden güvenebilirsiniz.
Son ziyaretimde ayrılırken Çağın’a dedim ki, “Patatesin, hellimin ve burgerin toplamda ortaya çıkaracağı tuz oranına dikkat et kardeşim, insanların tansiyonu yükseltmeyelim, damar sertliği olmasın” bu kadar... Geriye kalan her şey güzel.
Mekân/Ambians: 7/10 Fiyat/Kalite: 8/10
“THE BALCONY” BURGER BAR VE BLACK ANGUS BURGERLERİ...
Bu biraz farklı bir konsept, Rum Kesimine Lokmacı sınır kapısından geçildiğini düşünün arkada hemen kilisenin yanında nezih bir mekân göreceksiniz.
Bu “burger bar” yani envai çeşit burgerin çeşitli lezzetler ve sunumlarla zenginleştirilmiş hali, hamburger üzerine tez yazmak isteyenler olabilir... Adres burası diyebilirim.
Peki farkı ne? Öncelikle burgerin yapıldığı kıyma Black Angus denilen İskoç kökenli kaliteli bir tür sığır, adından da anlaşılacağı gibi siyah ırk... 200 gramlık burger ve her bir çeşide enteresan isimleri vermişler, “Death Wish”, “Smoking Gun”, “Caesar” vb...
En baba hamburger yiyicisini bile zorlayacak türden...
Resimde gördüğünüz bir “Holy Cheese” (Kutsal Peynirli)... (Ne demekse artık! Yandaki kilisenin etkisi olsa gerek)... Bu benim tercihim, Brioche içerisinde, soğan, domates, marulla birlikte, 200 gr. Angus burger ve 3 ay dinlendirilmiş Cheddar ve Raclette peynirleri. Yani hem göze hem damağa, hem mideye hitap eden türden.
Daha da ilginçleri var meselâ, “Smoking Gun” patates, yumurta, domuz pastırması (bacon), isli (smoky) sos, 3 ay olgunlaştırılmış Cheddar, domates, soğan. Bu söylediğim masaya gelmeden önce Kiraz talaşı yakılarak tütsülendirilip servise hazırlanıyor... İlgilenenler koyduğum linkten videosunu izleyebilir.
https://www.facebook.com/streetfoodbalcony/videos/2605567319511638/
“Death Wish”i ise hiç sormayın... İçinde hem Meksika Jalapeno biberlerinden hem de “Carolina Reaper” isimli dünyanın en acı biberleri kategorisinde Guinness Rekorlar Kitabına girmiş bir biberin sosundan koyuyorlar. Acı eşiği yüksek olanlar onu denesin.
Tabii ki her şeyin bir bedeli var... Burada Burger + Bira keyfi yapmak isterseniz €20 - €25 yani bugünkü kurla bir 150-200 TL gibi bedelleri gözden çıkarmanız lâzım...
Tercihi size bırakıyorum.
Mekân/Ambians: 9/10 Fiyat/Kalite: 7/10
ROSKA CAFE’DE BAMBAŞKA BİR TOST... “BASBALYA”...
Rehan Keser’in mekânı Rosca Cafe’nin yerini anlatmak biraz zor... Hani “bilen bilir” derler ya o cinsten... Lefkoşa’da Sivil Savunma merkez binasının olduğu yere gittiniz mi kime sorsanız gösterir. Hemen o yolun arka sokağında.
Bir tost düşünün içinde 2 buçuk saat pişmiş dana nuar, müşterinin tercihine uygun olarak sarımsaksız Kıbrıs pastırması, bolibif, domates, tavuk, karamalize soğanlı mantar, Hellim, Erenköy’den gelen kekik, kimi günlerde fantezi yapılıp içine ince gömlekten Şeftali Kebabı konulan... Yerine göre Samarella’lı...
Yani dükkânda ne varsa (“Basbalya”) veya isteyene 42 cm. olarak “doyumluk” (Big Ben) hazırlanabilen. İşte böyle bir tost; bir nevi “çılgın tost”.
Dükkânda ne varsa tostu... Nam-ı diğer "Basbalya"...
Ve Rehan diyor ki “İyi tost vakit alır, aceleye gelmez... İtina ve özen ister”... Doğru diyor. Bu lezzeti isteyen öyle gidip 2-3 dakikada tost istemeyecek.
Roska Cafe’de kış aylarında çorba ve körpe kuzu ciğer-uykuluk da bulmak mümkün... Ciğer dedimse hafife almayın. Kesiliyor, sirkeli suda bekletiliyor, özel baharatlarla harmanlanıp kısık ateşte saatlerce pişiyor. “Maddi-manevi” hazırlayan için meşakkatli bir ürün.
Henüz uğramayanlar uğrasın... Hem Rahan’la tanışmış olurlar hem de işine gösterdiği özeni ve ilgiyi yakından görmüş olurlar. Küçük bir mekân ama hep söylerim, en iyi lezzetler de böyle ufak butik ve gizli kalmış yerlerden çıkar...
Mekân/Ambians: 6,5/10 Fiyat/Kalite: 9/10
SOUL CURRY “INDIAN BRUNCH”LA DAMAKLARI ŞENLENDİRDİ
Güney Kıbrıs’ta Strovolo’da faaliyet gösteren “Soul Curry” ile ara bölgedeki Home for Cooperation (Dayanışma Evi)’nin ortak etkinliğinde hint konseptli etkinlik gerçekleştirilmiş ve burada damakları şenlendiren lezzetler servis edilmişti. Beni tanıyanlar bilir; bu tür kaliteli etkinlikleri kaçırırsam gece gözüme uyku girmez.
Burada benim tercihim aromatik hint baharatlarıyla hazırlanan bir gravy içinde taze peynirle hazırlanan “Shahi Paneer” oldu. Yanında da “Moschofilero Boutari 2018” açtırdım, kavun, narenciye ve hafif çiçeksi notaların dikkati çektiği bu canlı ve ferahlatan Yunan şarabı beklemediğim şekilde curry ve içindeki taze peynirle güzel bir uyum yakaladı.
Shahi Paneer
Mönüdeki diğer bir favorim ise “Aate Ka Halwa” oldu... Daha çok kış aylarında hazırlanan ve ılık servis edilen bir tür buğday unu helvasıydı ve çok uzun zamandır bu kadar lezzetli bir helva yememiştim. Şef burada da turnayı gözünden vurmuştu. Bunun lezzet sırrı tabii ki içindeki Ghee.. (Hindistan’da neredeyse her evde bulunan sade ya da proteini ayrıştırılmış alınmış saf tereyağı...)
Mönü çok güçlü...
Etkinlikte ayrıca Hint mutfağını tanıtıcı broşürlerin de masalarda yer almasa yine ince düşünülmüş bir detaydı.
Bu tür güzel etkinlikleri ara bölgede daha sık görmek istiyoruz...
Mesela Temmuz’un üçünde bu sefer “Indian Dinner” etkinliği olacak aynı yerde... İlgilenenler gelirse pişman olmazlar. Benden söylemesi.
PETEK PASTANESİ (GAZİMAĞUSA)
Şimdi “Bunun nesini yazacaksın artık, biz bilmiyor muyuz?” diyenler olacaktır... Ama işte ben henüz denemeyen bilmeyen varsa bazen de onları düşünerek yazılarımı yazıyorum.
Bir işletme 44 yıllık serüveni (1976’dan bu yana) içerisinde hiç mi kalitesini bozmaz, hiç mi ödün vermez ve aynı çizgisini sürdürür???... Evet, Petek Pastanesi çocukluğumuzda da gençlik yıllarımızda da şimdilerde de gittiğimizde her zaman bu yüksek kaliteyi tutturmuş ender mekânlardan.
Kalori hesabı yapmayanlara, şımarıklık yapmak isteyenlere... Şöbiyet üzerine Kesme Maraş Dondurması.
Petek, Gazimağusa’da adeta bir tarih... Tarihi Otello Kalesi’nin karşısında nezih ve rahatlatıcı ortamı ve enfes tatlılarıyla hem yerli halk hem turistlerin vazgeçemediği bir lezzet durağı... İskele’de, Akdoğan’da hatta Antalya Manavgat’ta da birer şubesi var; yolunuz düşerse oralardan da tatlı alabilirsiniz ama tabii ki merkezin havası da ambiyansı da bambaşka.
Fıstıklı Sarma'ya karşı konulamaz... Zaten konulması da gerekmez.
Doğduğum büyüdüğüm yer olan Mağusa’ya her gittiğimde istisnasız buraya da gitmeye çalışıyorum... Tavsiye ederim
Mekân/Ambians: 8,5/10
Fiyat/Kalite: 8,5/10
CASA CARAVAN ÜRÜNLERİ...
Casa Caravan doğal ürünleri ile öne çıkan bir kuruluş... Altta resimde gördüğünüz bunlardan sadece birisi ve ismi “Carobbean”.. Adından da anlaşılacağı gibi içeriğinde harup tozu kullanılmış, bunların yanında fındık, hindistan cevizi ezmesi, kendir tohumu var... Tasta ezilerek yapılıyor... Özellikle beyni iyi beslesin diye uretilmis bir ürün. Çocukların da tüketebileceği fosfor ve omega 3 açısından zengin.
Enerjisini ve modunu yükseltmek isteyenler için "Carobbean"...
Casa Caravan’ın buna benzer kaju ile yapılan karışımı”Ukiyo” var, gül yağıyla yapılan “Rosa Dama” diye başka bir ürünü var... Peru’dan gelen organik kakao çekirdekleriyle hazırlanan “Puerto” kakao barları, Hindistan Cevizi yağı, Ekşi Maya, Kombucha ve Etiyopya ve Peru nitelikli kahve çekirdekleri Casa Caravan’ın müşterilerine sunduğu diğer ürünlerden sadece bazıları.
Ürünler...
Bir de Casa Caravan’ın yerli ata tohumundan ekşi maya tam buğday ekmeği var...
Ekşimaya tam buğday ekmeği "gabira" olarak yemenizi tavsiye ediyorum.
Özellikle kızarmış (gabira) olarak nefis oluyor... Zaten bu bahsettiğim iki ürün biraraya geldiğinde (Carobbean ve Ekmek) ayrı bir lezzet patlaması yaşatıyor.
Giderseniz mekânın sahibi Tağmaç Çankaya’ya da benden selam söyleyin.
SAN SEBASTIAN CHEESECAKE DOĞRU ADRES “TEZGÂH”...
Evet, en iyisi ve en doğru kıvamda yapılanını bulmak için bunu yapan neredeyse tüm işletmeleri gezdim diyebilirim. “Doğru kıvam hangisi?” diye soracak olanlar vardır, bu fırından çıktığı zaman salladığınızda jöle gibi sağa sola oynamalı... Ardından dolaba kaldırıp çıkardığınızda da da içi krema gibi akışkan olmalı ama hiçbir zaman kendini bırakmamalı... Üzerinden yanık karamelize şeker tadı gelmeli, ama şekere boğmamalı, kakmamalı.
Çizgi çok hassas... İşte ustalık da zaten burada.
En iyisini sevgili Buğçe Küçük’ün mekânı “Tezgah”ta (O bunun inceltme işaretiyle yazılanını sevmiyor) bulduğumu söylemeliyim. Hani şu Lefkoşa şehir içinde Büyük Han’ın yanında, Bereket Fırını’nın karşısındaki yerde...
Bir dilim pasta bugünlerde 25 TL... “Aman canım, her gün mü yiyoruz?” diyecek olanlara afiyet olsun...
Her gün yiyecek olanlara da kötü haberim var... Kendisi tabansız ama, şeker, yağ ve krema açısından çok şımarıktır... Kilo alırsınız!
İspanya’da bunu Pedro Ximenez Sherry ile birlikte sunarlar ama KKTC şartlarında bu pek mümkün görünmüyor, en azından şu an için...
İçine "sevgi" katılmış bir San Sebastian...
Yine yazının sonuna geldik... Hepinize sağlıklı, mutlu, lezzetli ve virüslerden uzak bir 2020’yarısı dilerim.
26/06/2020 16:22