Raif Uzkan'dan lezzet önerileri (10 Haziran 2017)
10/06/2017
HK
Yazın gelmesine az bir süre kala yavaştan yiyecek-içecek alışkanlıklarımız da değişime başlayacak, ağır yemekler yerini daha hafif yemeklere, salatalara bırakacak, kırmızı şaraplar mahzenlerdeki yerlerini alıp usulca sıranın kendilerine gelmesini bekleyecek, serinletici beyazlar buzdolabında içilmeyi bekleyecek, soğutulmuş bardakta buz gibi bira mevsimi gelecek, dondurma sezonunda ekmek kadayıfının, Waffle’ın hatta Künefe’nin yanında dondurma servis edilecek. Mercimek Pilavı - Karpuz eşleştirmesi yapanlar olacak.
Kimisi denizde plajda gururla gösterebileceği vücudun hayaliyle diyetlere başlayıp, spor salonlarına koşarken, kimisi de sıcaktan bunalacak, denize dalacak ve mantar gibi çoğalmaya devam eden yeni mekânları keşfe çıkacak. Benim de hedef kitlem zaten bu ikinci kategoriye girenler.
Aslında en güzeli hiçbirini çok fazla abartmamak, ne sağlıklı yaşam, diyet, spor ve fitness tutkusunu abartıp sadece tatsız-tuzsuz tahıl, gevrek , salata vs. ile beslenmek, ortada kas yığını şeklinde dolaşmak, ne de, fast-food’a yüklenip, hareketsiz bir yaşam tarzını benimseyip, her an gelecek kalp krizini beklemek doğru değil. Arasını bulmak lâzım, her şeyin dengelisi ve ölçülüsü güzel.
Mutlaka içinde bulunduğumuz Ramazan ayında oruç tutanlar da olacak, Allah kabul etsin de, ben tutarsam işimi yapamam...!
Peki ben geçtiğimiz aylarda ne yaptım derseniz, Fransa’dan döndükten sonra, yeni açılan mekânları gezip, piyasaya nasıl giriş yaptıklarını inceledim. Gastronominin yükselen değeri sokak lezzetleri ve dürümlere şeflerin çektiği “ince ayara” odaklandım. Bu arada Diplomatico Rom ve içinde Lagavulin ve Talisker’in de bulunduğu bazı single malt viskilerin, ayrıca “İspanya’nın en iyileri” etkinliğinde bazı İspanyol şaraplarının tadımını yaptım.
İşin ilginci her yeni restoran ve cafenin pastadaki dilimi azaltacağı görüşümü ortaya koyarken işyeri sahiplerinin “Açılsın, bol bol seçenek ortaya çıksın ki halk da gidecek yer bulsun, seçenekleri çoğalsın” demesi... Bu da mekânların artık rekabetten çok “doğal seleksiyonla” ayakta kalabilecekleri gerçeğini ortaya koyuyor.
3 LOUNGE (Girne)
Kendisi aslen Antalyalı fakat Gastronomika, Alancha, Şiraz gibi İstanbul’un çeşitli mekânlarında aşçılık yapmış ve daha sonra drinkNbite’ı açmış Şef Tuncay Gülcü ve ekibinin “Street Food” sokak lezzetleri etkinliğinde bulundum.
Kuzu kolunu 5-6 saat tandırda pişirdi, porsiyonlara ayırdı, leziz bir hummus, köz biber ve yeşilliklerle sundu, yanında turşu ve süs biberiyle servis etti. İstanbul Basta’daki dürümlerle arasında sadece yarım gömlek fark vardı diyebilirim.
Lezzet bu küçük fırının içinde saklı...
Daha sonra Şef Gülcü’yle sohbet ederken, Hindistan, Japonya ve Meksika vb. ülkelerin mutfaklarına yolculuğun ve “sokak lezzetleri” etkinliklerinin devam edeceğini duydum, mutlu oldum. 3 Lounge’un tam yanına bir de restoran projesi varmış. Bu da iyi bir haber.
İlk kez gittiğim bir mekândı, özellikle 3 Lounge’un yaratıcı kokteyller ve güzel müzikler eşliğinde bu lezzetleri tadın ve bu tür etkinlikleri takipte olun derim...Fiyatlar biraz tuzlu ama ortam nezih ve şık. Yemek ve kokteyle 50-60 TL civarı ödemeye hazırlıklı olun.
Lezzet: 8/10 Fiyat/Kalite: 7/10
BALLS & TONGUE (Lefkoşa)
Hamburg ve Tonic’in ardından kendi mekânını açarak piyasaya giriş yapan Çağın Çolak’ın “Balls & Tongue”ında kendi ev yapımı köftesini ve dana dilini tatma fırsatı buldum.
İkisi de birbirinden güzel ve lezizdi. Zaten Çağın o mangalın başına geçtiğinde oradan lezzetsiz şeyler çıkması çok zordur. Güzel yemeklere şefin keyifli sohbeti de eklenince tadından yenmez.
Slogan: Bayılırıkkk!!!
Döküm demir altında ağır kömür ateşinde pişen köfte, Felafel sosuna benzeri tahin-yoğurt-limonlu sosla ve arasında ızgara Hellimle veriliyor. Dilin dürümünün içine isteğe bağlı olarak turşu da konuluyor. İçine tercih etmeyenler yanında alsın, turşular hakikaten muazzam.
Bayanlar genellikle bu tür dil, beyin, dalak, böbrek vs. sakatata hep burun kıvırmıştır, ama bir kere buna alışan da kolay kolay bırakamaz gibi geliyor.
Yeri gelmişken, özellikle İstanbul’da gastronomi konusunda en lezzetli bölgelerden olan Beşiktaş civarlarında dolanırsanız orada “kelle-söğüş” adı altında faaliyet gösteren sakatatçıları es geçmemenizi tavsiye ederim.
Lezzet: Köfte için 9/10 - Dil için: 8/10 Fiyat-Kalite: 8/10
BARRIQUE’İN “LEVREK TARTAR”I LEZZET PATLAMASI YARATIYOR...
Güney Lefkoşa’daki Barrique Wine & Deli her gidişimde beni başka bir sürprizle karşılıyor. Bu sefer çok güvendikleri “Seabass Tartare” (Levrek Tartar)’ı önerdi şef.
Gurme için çiğ balık yenir!!!
Altında kendi yapımları mayonez ve baharat için roka yaprakları, tatlılık ve tazelik katmak için de armut dilimleriyle birlikte servis ediliyor, üzerinde frenk soğanıyla süslemişler, tabakta bütünlük güzel.
Somelyenin önerisi damakta bununla güreşebilecek bir bardak Villa Conchi Cava Brut Rosé oldu, İspanya’nın Katalunya bölgesinden köpüklü şarap. Trepat üzümünden... Bolca da ödüllü... birbirleriyle iyi eşleştiklerini söyleyebilirim.
Bunu ister meze ister Barrique’in tam tahıllı ekmekleriyle birlikte ana öğün olarak yiyin, şimdi yine burun kıvıranlar olacak “Ayyy çiğ balık mı yiyeceğiz” diye... Denemeden bilemezsiniz. ;)
EZİÇ’İN YENİ ÜRÜNÜ ŞAŞLIK DENENMELİ...
Eziç’in zaten bir hayli geniş olan menüsünü daha da genişletme ve müşterisine daha çok seçenek sunma adına çıkardığı “Şaşlık” oldukça başarılı bir ürün olmuş.
Şaşlık aslında etin çeşitli baharatlar, soslar ve tercihen soğan suyunda terbiye edilip bekletilmesi ve daha sonra soğanla birlikte şişlere geçirilerek pişirilmesi şeklinde yapılıyor.
Tam teşekküllü yemek arayanlara Eziç'in Şaşlık menüsü...
Yanında, köz biber ve domates, yoğurt, domatesli bulgur pilavı, Cajun baharatlı patates kızartması, salata ve lavaşla servis ediliyor. Sunum da güzel, lezzet de. Baharat kullanılırken, et tadı kaybolmamış bu nokta önemli.
Tavsiye ederim.
Şaşlık Fiyat/Kalite: 8/10
GÜZOĞLU FIRIN KEBABI (Lefkoşa)
Sadece işleri düştüğünde arayıp soran birkaç “dostum” Lefkoşa ve civarından geleneksel Fırın Kebabının en iyisinin nerede yenebileceğini sormuşlardı.
Methini çok duyduğum fakat bir türlü gitmek nasip olmayan Güzoğlu Fırın Kebabı’na en sonunda uğradım... Kuzunun kürek bölgesinden harika bir parça geldi ardından kaliteli bir yoğurt, salata, ekmek ve çiğ soğan.
Bikini sezonu yaklaştı biliyorum, bayan okurlarım kusura bakmasın ben de işimi yapmak zorundayım. Normalde bu aylarda diyetisyenler bu masadakileri günün 3 öğününe bölüp size öyle verir. “Sabah yoğurt, öğleyin et ve patates akşama da salatayı ye” falan derler. Biz ne bulsak gömüyoruz, ardından arkadaşlarla halı sahada maça gidiyoruz, ikisi birbirini dengeliyor.
Et ve yağın dengesine bakar mısınız? Mükemmel
Hayvanın kürek kısmı et ve yağ dengesi bakımından mükemmel ve bu yemeğe daha da büyük bir lezzet patlaması damağa da şenlik katıyor. Bunu gerçekten iyi bir Tempranillo ile eşleştirmek isterdim (mesela Rolland & Galarreta Ribera Del Duero, 2011) fakat, küçük esnaf küçük beklentiler... Şarap şişesini de insan yanında gezdiremiyor maalesef.
Soda, kola ve ayran vardı; ben soda içtim... :)
Lezzet: 9/10 Fiyat/Kalite: 10/10
MATBAH-I AMİRE OSMANLI VE TÜRK MUTFAĞI (Lefkoşa)
Lefkoşa’nın gastronomi sokağı olaran nitelendirdiğim Dereboyu’ndaki Güntekin Şengör Sokak’ta hayata geçen Matbah-ı Âmire bir boşluğu da böylece doldurmuş oldu.
Konsept Osmanlı, haliyle alkol servis edilmiyor, (sanki atalarımız hiç ağızlarına sürmemiş gibi) gelip masaya otrduğunuz anda o güne özel şerbetlerden biri minik bardakta hemen önünüze ikram olarak geliyor.
Kahvaltıda yok yok... Mıhlama'dan, soğanlı yumurtaya...
Çok özel ve geniş bir kahvaltı sunuyorlar, beğendiğim için ikinci kez yine gittim. Aynı ürün kalitesini bulamadığım için biraz sorun çıkardım tabii ama bunu onların iyiliği için yaptım... Aynı standardı sürdürmek önemli çünkü.
Yemeklerden Çorum’un İskilip ilçesine ait geleneksel “İskilip Kebabı”nı denedim... Bana biraz yavan gibi geldi. Hani “Ucuz etin yahnisi” diyeceğim ama et fiyatları da malum, diyemiyorum. Kesinlikle etin daha iyi pişirilmesi ve daha da lezzetlendirilmesi gerekiyor.
“Matbah Köfte”ye de çok güveniyorlar tabii ama benim favorim “Hünkâr Beğendi”... Eti lezzetli altındaki patlıcanlı beşamel sosun da kıvamı ve lezzeti yerinde. yanında tereyağlı pilav geliyor, olmasa da olur nitelikte... Mezelerden İsot Ezmesi ikram ediliyor ki, acı severlerin mutluluktan gözleri dolar... Ara sıcaklardan da İçli Köfte mutlaka denenmeli.
Kahvaltı ve yemekten sonra kahve alacaksanız dikkatli olun, ikram değil çünkü... Türk kahvesi 7 TL. “Oldu mu şimdi; yakıştı mı Türk misafirperverliğine?” derseniz, bana göre yakışmadı... :)
Lezzet: 8/10 Fiyat/Kalite: 7/10
CAFE NO:3 (Lefkoşa - Arasta)
Lefkoşa’da çarşı içindeki hareketliliğin son halkalarından biri “No:3 Café” oldu. Genç şeflere ve adaylarına iş ve tecrübe kazanma şansı vermelerini beğendim. Mekânın sahipleri Ali Bey ve Özgül hanım burayı eski köhne bir binadan neredeyse yıkıp yeniden inşa etme yoluna gitmişler, sonuçta yapılan yatırımın karşılığını almanın keyfi ortaya çıkıyor.
Before - After...
Kahvaltı yaptım, kahve içtim. Hamburger yedim. Hepsi güzel ve biraz daha geliştirmeye ihtiyaç duyan ürünler. Lezzetler oturdukça, cafe kendine geldikçe daha da iyi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Zaten bunları oturduk Özgül hanımla uzun uzun konuştuk.
Lokmacı kapısı civarındaki konum avantajını, ve kaliteli ortamını lezzetleriyle birleştirirse burasının daha da başarılı olacağından hiç şüphem yok.
Yerli Kıbrıs patatesi, çok hassas ve narindir... Bunu kullanmak hakikaten cesaret işi...
Lezzet: 7/10 Fiyat/Kalite: 8.5/10
SATIR DÖNER (Lefkoşa)
Gazimağusa’dan sonra Lefkoşa’da da şubesini açan “Satır Döner” marka olarak Steak Döner ve Kasap Döner’den sonra Lefkoşa’nın üçüncü yaprak döner markası oldu.
Satır’ın Cağ Kebabı’nı dönerine tercih ederim. Net!
Satır Döner’in tek farkı dönerin yanında Erzurum’a özgü geleneksel “Cağ Kebabı”nı da menüsüne bir alternatif olarak eklemesi. Kuzu etinden yapılan Cağ Kebabı “Yatık Döner” olarak da biliniyor. Yatay olarak kesilip şişlere (cağ) diziliyor, biraz daha kömür ateşi gösterilip müşteriye sunuluyor. Ben bunu yine Satır’ın kendi dönerine tercih ederim.
Döner biraz fazla baharat ve tuzlu ve nispeten et kalitesi daha düşük bir ürün olmuş. Ama gideceklere tavsiyem akşam üzeri şöyle 17.00-18.00 gibi gidip henüz bitmeden Cağ Kebabı’nı denemeleri.
Lezzet: 7/10 Fiyat/Kalite: 7/10
MARZANO (Güney Lefkoşa)
Whisky tadımı sonrası, Güney Lefkoşa sokaklarında yemek yiyecek kaliteli bir yer ararken daha önceden internette reklamlarına rastladığım İtalyan lezzetleri sunan Marzano’ya uğradım.
Burada et, tavuk, makarna, salata, ve pizzaların yanında İtalyanın çeşitli lezzetlerini ve dünya şaraplarından geniş sayılabilecek seçeneklere rastlamak mümkün.
İyi şarap yemekten alınan keyfi bir üst noktaya taşır...
Ben şahsen Pizza D’Andrea ve yanında Bodegas Torres’in 2016 mahsulü Vina Esmeralda’sıyla çok iyi sonuç elde ettim. İtalyan tarzını İspanyol aromalarıyla buluşturdum. Özellikle bu şarap Gewürztraminer üzümünün kendine has harika gül kokulu aromalarını Muscat üzümünün aromatik yapısıyla birleştirdiğinde pizzanın üzerindeki beyaz et ve baharatlarla çok iyi uyum sağladı, yemekten alınan keyfi bir üst noktaya taşıdı.
Marzano’yu ben beğendim fakat ne yazık ki tatlıya yer kalmamıştı...
Fiyat konusunda bilgi isteyenler için şöyle diyebilirim. 375 ml. şarap (€12.00) ve pizza (€9.95) ikisi birlikte €21.95. Tercih sizin...
Lezzet: 8.5/10 Fiyat/Kalite: 7.5/10
CAFE AVOCADO (Lefkoşa)
Kıbrıs’ta vegan, vejeteryan ve glutensiz diyete uygun ürünler sunabilen çok fazla işletme yok. Cafe Avocado da bu ihtiyaçtan doğmuş, sağlıklı ürünleri müşteriyle buluşturmak amacıyla sektöre girmiş. Sloganı da “Sağlıklı, besleyici, nefis”.
Antep usülü Yoğurt Çorbası...
Gün boyunca burada mevsimine göre sıcak-soğuk çorbalardan dürümlere, pasta ve keklerden, taze sıkılmış meyve sularına, smoothie ve salatalara hatta ev yapımı kefire kadar her türlü ürünü bulmak mümkün.
Meselâ “Ispanaklı Kek” olur mu? demeyin... Bunu gidin Avocado’da deneyin. Yazda açılış 07.30 - Kapanış 20.00...
Avocado'nun Ispanaklı Kakaolu keki... Üzerinde de Kıbrıs kokusu.
DIPLOMATICO ROM TADIMI...
Rumlar (Türkçesi Rom) genellikle kokteyllere karıştırılarak veya aperatif olarak içilirler. Genellikle şeker kamışının pekmezinin maya yoluyla fermante edilmesiyle elde edilirler... Fermantasyon süresi, olgunlaştırma ve fıçıda bekleme süreleri kalitesini belirler... Sherry fıçılarda beklemiş olanlar daha tatlımsı bir damağa sahip olurlar.
Venezuela'dan Kıbrıs'a uzanan bir yolculuk... Diplomatico.
Kantina’daki etkinlikte Venezuela’dan gelen Diplomatico’nun kalite sıralamasına göre “Blanco”, “Mantuano” ve “Reserva Exclusiva” olan “Geleneksel Seri” romları denedik, bunların bir de Zotter’in “Labooko” serisi organik çikolatalarıyla birlikteliği vardı ki tadım etkinliğinde bulunanların damağında şenlik yarattı.
SINGLE MALT WHISKIES...
Daha önce single malt viskilerle blend viskilerin farkından bahsetmiştim. Yine Labooko organik çikolatalarına eşlikçi olarak bu sefer, Singleton 12, Oban 14, Talisker 10 ve Lagavulin 16 vardı.
Tadı damağımda kalanlarsa Skye adasından hoş bir deniz tuzluluğu getiren, meyve tonları yanında damakta baharatları da patlatan Talisker 10 ve yoğun turba etkisiyle adeta tütsülenmiş et yermiş gibi hissettiren ve damağı saran yapısıyla Lagavulin 16 oldu... Bunlardan bahsederken bile ağzımın şapırdadığını hissedebiliyorum.
Adalardan bir yar gelir bizlere... ;)
“BEST OF SPAIN” ŞARAP TADIMI...
İspanya’nın değişik bölge ve apelasyonlarından gelen 5 farklı şarabın tadımı için Barrique Wine & Deli’deydim... Burasını seviyorum çünkü şarap tadımlarından sonra Akdeniz ve İtalyan ağırlıklı mutfağının en güzel örneklerini bulabiliyorum. Fiyatlar da oldukça uygun.
"Şarabın gazabından kork...Çünkü fena kırmızıdır."
Tadım masasına gelecek olursak, Villa Conchi Cava Brut Rose, Luis Canas Blanco 2015, Luis Canas Tinto Joven 2015, Bodegas Sobreno Crianza 2012 ve Rolland & Galarreta Ribera del Duoro 2011 vardı. Özellikle Villa Conchi Cava Brut Rosé genç bir köpüklü şarap olmasına rağmen oldukça etkileyiciydi, aynı derecede Rolland & Galarreta Ribera del Duoro 2011 burunda bıraktığı baharat, lavanta ve kırmızı meyve bukeleri ve damaktaki zarif-dengeli yapısı ve orta-uzun bitimiyle gecenin yıldızıydı.
PECORİNO SARDO STAGIONATO L’OVILE
Şaraptan bahsedip peynire yumuşak bir geçiş yapmamak olmaz. Bunun ismini neden böyle verdim diye soranlar olabilir Güney Lefkoşa’da Kantina’ya gittiğinizde bu isimde isteyin diye verdim. Yoksa genel kültür dersi verme niyetinde olsam “Pecorino” İtalyanların koyundan yapılan peynirlere verdiği genel isimdir, “Sardo” peynirin cinsi, “Stagionato” da yıllanmış, eskitilmiş, olgunlaştırılmış anlamındadır (derdim) :)
Pecorino Sardo Stagionato.... Hastasıyım!
Mükemmel bir peynir, zaten kesmek istediğinizde izin vermiyor, peksemet gibi dağılıyor varın siz düşünün olgunlaşma derecesini... Baharattan ziyade tütsü ve dumanlı aroması cezbedici. Olgunlaştıkça bu baharatlı ve dumansı aromalar artıyor.
Sadece güzel bir Chianti veya Merlotla değil, kendi başına oturup çerez niyetine yenilebilecek derecede güzel. “Strongly recommended” mührümü vurur geçerim.
GURME DÜRÜMCÜ MÜ ARIYORSUNUZ?... BASTA! (İstanbul - Kadıköy)
İstanbul-Moda’da gastronomi dalının yükselen trendi sokak lezzetleri ve şeflerin bunlara yaptığı ince dokunuşlar merakımı cezbetti... Geçmişi Nicole mutfağına dayanan ve Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış Şef Kaan Sakarya'yı, çok uzun uzadıya yazmaya gerek yok, mekân küçük ama hoş, sıcak ve içten olmuş.
Sucuk (Pastırma) Kıbrıs usulü aynı lezzeti neredeyse yakalamış, fakat etin kalitesi ve yağ oranı çok iyi.
Kuzu tandırdan yaptıkları dürüm yağlı olduğu için kimilerine ağır gelebilir. Buna dikkat!! Denemedim ama ama ördek dürüme de başlamışlar. Bu da güzel çeşitlilik açısından önemli. %100 Kuzu burger de yapıyorlar ama bu sefer erken bitmiş yemek nasip olmadı.
Kuzu tandırdan dürüm nefis... Pastırmalı (sucuklu) olan efsane.
Bu denli lezzetli bir Hummus'u her yerde yiyemezsiniz... (Kıbrıs için konuşmadım) :) Bizdeki zaten dünya çapında... Tavsiye ediyorum. Kaliteli bir sızma zeytinyağıyla servis edilince keyif katlanıyor.
Ayran başarılı, hafif ekşiliği var damağa asidite katıyor. Tatlılardan Paris Brest bir nevi tekerlek şeklinde ekler ve içinde fındık kreması var, fındıkseverleri sevindirecek nitelikte. Efsaneler arasına şimdiden girmiş bulunan Sütlaç için bir kez daha uğramam gerekecek sanırım...
Paris Brest
Kısacası “Gurme dürümcü” diye nitelendirebileceğim Basta "bir daha gelirim" dediğim mekânlardan biri oldu.
Lezzet: 8/10 Fiyat-Kalite: 8.0/10
BİR DE YENİ ÜRÜN TANITIMI... KASAP DÖNER KÖFTESİ
Son bir şey daha ekleyip yazıyı kapatmak istiyorum... Beşiktaş’ın şampiyonluğa koştuğu maçlardan biri için İstanbul’da olduğum sıralarda Beşiktaş Köyiçinde kartal heykelinin önünde bulunan Kasap Döner’de “Kasap Köfte”ye rastladım...
Kasap Köfte...
Köfte lezzetli, altında sıcak kıtır pideler, acı Arnavut Biberi ezmesi ve süs biberleriyle servis ediliyor. Yakında KKTC’deki şubelerde de görürüz kanaatindeyim.
Umarım faydalı bir yazı olmuştur... herkese mutlu bir yaz, lezzet yolculuklarıyla dolu tatiller dilerken, gelecek olan Ramazan Bayramını da şimdiden kutlarım... Sağlıcakla kalın. ;)
10/06/2017 11:40