Raif Uzkan'dan lezzet önerileri (5 Ocak 2018)
05/01/2018
2018’e adım attğımız şu günlerde 2017’de tadı damağımda kalan lezzetleri sizlerle paylaşmak ve 2017’ye kısa bir özet geçmek istedim... Yılbaşı için bu yıl gece dışarıya çıkmayı düşünmedim, ailemle geçirilecek bir gecenin “en özel” olacağına inandım. Yıl içinde anne-babamı çok fazla görme fırsatım olmadı... Tabii ki yaşlı insanlar ve en azından özel günlerde onlara ayıracağımız vaktin çok değerli olduğuna inanıyorum. Dönüp geriye baktığımda 2017’de Kıbrıs’ta özellikle Şubat ayında gittiğim çoğu işletmenin kapandığını üzülerek gördüm. Kimisi konsept değiştirme yoluna gitmiş, kimisi fiyatı yüksek ama kalitesini yükseltememiş, kimisi de altyapı, personel ve lezzet fakiri olduğu için piyasada tutunamamış. Tabii ki onların yerine yenileri geldi, ama özellikle Kıbrıs piyasasında güçlü olan ayakta kalıyor. Şimdi 2017 yılının kısa bir özeti geçelim:
DOTS’N COFFEE KKTC içerisinde bir değerlendirme yapacak olursam Dots’n Cofee’de yediğim tatlıların lezzetini başka bir yerde bulamadım. Çeşitlilik de fazla, her parça ise özenle yoğrulup üretilmiş ve tabağa sunulmuş gibiydi.
Kahve molası için şehrin gürültüsünden biraz uzaklaşmaya ne dersiniz?
NURHAYAL KÜNEFE Çok fazla yer gezmeme ve envai çeşit kebapçı vb. mekânlarda Künefe sipariş etmeme rağmen, yurt içinde Nurhayal’in işine gösterdiği özeni başka künefe yapan yerlerde görmedim. Bunda “memleketten” getirdiği tereyağının ve peynirin de etkisi büyük. Önünüzde pişiyor, tabağınıza geliyor. Zaten kendileri bu işte usta oldukları için başka bir ürün veya tatlı da sunmuyorlar. Yakın mesafelere paket servisleri de var ve şerbeti sıcak getirip önünüzde döküp servisini de yapıp öyle ayrılıyorlar. İşte müşteri dostu bir işletme...
"Enerjimizi proteinlerden mi karbonhidratlardan mı alalım" diye düşünmeyenler için...
BALLS & TONGUE Ev yapımı lezzetli bir köfteyi nerede yersiniz? Şöyle dana eti ve kuzu yağının birleşiminden, dengeli baharat yapısıyla etin de tadını geri planda bırakmayan türden, döküm ızgarada kömür ateşinde pişen, Kıbrıs’ın meşhur hellimi ve tahin sosuyla lezzetlendirilen... Daha önce “Hamburg” olsun “Tonic” olsun çeşitli mekanlardan geçmiş ve kendini ıspatlamış Çağın Çolak yaparsa o köfte tadından yenmez.... Dil, kemiksiz döş, ciğer, uykuluk... Sakatata girince, bayanların yüzündeki ifadeyi görür gibiyim... 2018’de de mutlaka listelerin ilk sırasında olmalı. Bu arada resimde görülen şu anki Çağın’ın yarısı... ;)
Kaliteli ellerden çıkar birinci sınıf yemek...
GÜZOĞLU FIRIN KEBABI
Çok kişi aradı mesaj attı 2017’de “İyi fırın kebabı nerede yeriz” diye... İyi fırın kebabı yemek her Kıbrıslının hakkı, çünkü bu kültürümüzün en büyük parçalarından biri, hatta bunu dünyaya da tanıtmamız şart. Bunu yerken de gayet uygun fiyata yemek önemli... Bana soranlara bu yıl hep “Güzoğlu Fırın Kabap”ı tavsiye ettim... Umarım memnun kalmışlardır. Kebabın yanında belki bir Rolland and Galarreta Ribera Del Duoro 2011 yok belki ama lezzet damak çatlatan cinsten.
Kuzu veya Oğlak etinin en güzel hali bence bu...
MARZANO
Güney Lefkoşa’da İtalyan ve Akdeniz mutfağından özel lezzetler sunuyorlar. Şarap seçenekleri de bizde olmadığı kadar fazla ve nispeten daha kaliteli şaraplar. Ricotta ve Ispanak dolgulu Canelloni’yi ve eğer bulabiliyorsanız Bodegas Torres’in Gewürztraminer ve Muskat kupajı Vina Esmeralda’sını eşleştirip damağınızda lezzet ve aroma patlamaları yaşamanızı salık veririm.
Ricotta ve Ispanak Dolgulu Canelloni
STEAK DÖNER
İyi kalite döner yapmanın birinci şartı kaliteli eti bulmak, ikincisiyse eti en iyi şekilde sinirinden arındırarak iyi işlemekten geçer. Dikkat ederseniz “kıyma” demedim “et” dedim... Bana göre kıyma dönerin artık devri yavaş yavaş kapanmak üzere... Steak Döner her iki şartı da yerine getiriyor. Bazen diyorum ki Dr. Ferhat Erişir ne iyi etmiş de eşiyle birlikte Nero’daki ortaklığı sonlandırıp Lefkoşa’da böyle bir işe girişmiş. Buradaki künefeyi de künefe sıralamamda ikinci sıraya koyabilirim.
Döner bir ustalık işidir...
EFENDİ’S GASTRO BAR
Kalabalıktan uzak, gürültüsüz, hem yemek yeyip hem sohbet edilebilecek butik bir restoran arıyorsanız, ya da özel bir gününüzü kutlayacaksanız Efendi’si bir değerlendirin derim. Yemekler döneme ve mevsime göre değişiklik gösteriyor bu bir artı puan, menüsünün çok geniş olmaması, rezervasyonla müşteri kabul etmesi, çok fazla masası olmaması bana göre burayı diğer restoranlardan ayırıyor ve öne çıkarıyor. Basmati pilav eşliğindeki Karides, Tavuk ve Ananaslı Thai Yeşil Köri öncesinde Dana Carpaccio ile yemeğe giriş yapmanızı ve Limonlu Cheese-Cake + Dondurma ikilisiyle bitirmenizi öneririm.
İyi fotoğraf çekemediğim doğru ama damağım beni hiç yanıltmaz... :)
BASTA
İstanbul - Moda’da daha önce Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış Nicole mutfağından da geçmiş, yeteneklerine hep güvendiğim Kaan Sakarya’nın açtığı Basta’nın saatlerce pişirdiği kuzu tandırdan yaptığı dürüm kesinlikle “kalbine güvenemeyenlere” göre değil, fakat bir lezzet şöleni sunuyor. Malzeme kalitesi her zaman en üst düzeyde tutuluyor... Zaten lezzetin sırrı da burada... Çiğ (pastörize edilmeden) sütten ev yapımı sütlaç ve Paris Brest tatlılarıysa değme Fransız restoranlarına taş çıkaracak nitelikte...
"Dürümün" fıtratını değiştiren Basta'da lezzetler arası yolculuk yapmak bir zevk.
1741
Fransa demişken Strazburg’da henüz bir Michelin’i bulunan fakat ikincisini hak ettiğine inandığım 1741’den de bahsetmeden olmazdı.
Şef Fabien Raux'un özel fümelenmiş yılan balığı damak çatlatan cinsten...
Limon Sosu ve Pırasa Püresiyle servis edilen hafif fümelenmiş Yılan Balığı, Kuşkonmaz ve havuçla servis edilen Süt Kuzusu ve daha sonra Sıkıştırılmış Kuzu Omzu ülkemizde yok ama, bulunsa bile bu seviyeye ulaşamaz... Burada ikinci katta oturup açık mutfakta Şef Fabien Raux ve ekibinin ne tür bir özenle çalıştığını izleyerek yemekleri tatmak arada bir onlarla atışarak yemek yemek ayrı bir zevk.
L’AUBERGE DE L’ILL
“Assolistler hep en son çıkar” derler ya... Bu da o türden. Paul Haeberlin’in 100 yılı aşkın süredir aileden gelen mirası, yerel Alsas lezzetleriyle modern mutfak trendlerinin harmanı ve sonuç: 1967 yılından beri 50 yıldır elinden bırakmadığı Michelin’in 3 yıldızı. Evet L’auberge De L’ill’den bahsediyorum.
İll nehrinin kıyısındaki gastronomik restoranda, girişte “hoşgeldiniz” denerek sunulan aperatif Gustave Lorentz Muscat 2015’in bana yaşattığı duyguları burada yazıyla anlatmam mümkün değil... Tüm odaya yayılan çiçeksi ve meyvemsi aroması rakipsiz, buram buram Alsas kokuyordu.
Paul Haeberlin yine yaptı yapacağını...
Üzerinde Tarte Flambée aromalı kıtır bisküvi ve Pré aux Colimaçons çiftliğinden gelen özel üretim salyangozlar bulunan Alabalık... Altta kremalı ve bölgenin kendine has “Sauerkraut” turşusu... Başyapıt! Ve bu orada tattığım 7 lezzetten sadece biri... Eğer Illhaeusern’e yolunuz düşerse mutlaka rezervasyon yapıp gidin.
ŞARAP VE PEYNİR
GUSTAVE LORENTZ MUSCAT 2015
Bir beyaz bir kırmızı şarap önerecek olursam bunlardan biri aromatik şaraplarıyla ünlü Gustave Lorentz’in Muscat’ı olur... Burunda şeftali ve narenciye nüansları, damakta gövdeli ve meyvemsi aynı zamanda Alsas’ın alüvyonlu topraklarının verdiği hafif tuzlulukla birlikte greyfut ve şeftali tadları hakim... Yemekten önce güzel bir aparatif olur. Hafif baharatlı Asya lezzetlerine eşlik edebilir...
Çocukluğumuzda 3 top şeklinde satılan karışık meyveli Cicoz cikletlerin bize yaşattığı mutluluğu adeta bu şişeye sığdırmışlar
DOMAINE BOTT-GEYL PINOT NOIR GALETS OLIGOCÈNE 2012 Strazburg’daki 1741’de havuç ve beyaz kuşkonmazla sunulan Süt Kuzusu ve ardından ağır ateşte pişmiş Sıkıştırılmış Kuzu Omzu’na eşlik eden ve benim “Baharat baharat baharat” şeklinde anlatabileceğim yerli Pinot Noir Bott-Geyl 2012 gerçekten baştan çıkarıcıydı...
Vişne ağırlıklı kırmızı meyve nüansları yanında yemeğin ve sosunun ihtiyaç duyduğu baharat aromalarını içinde barındırıyor. İpeksi tanenler ve orta uzun bitimle keyif katlanıyor.
Bol baharatlı bir Alsas kırmızısı... Bott-Geyl Pinot Noir 2012
Kırmızı etlere, ördeğe veya av kuşlarına eşlik etmeli... 12-13 derece aralığında, içilmeden önce mutlaka şarabın gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için karafa aktarılıp dekante edilmeli.
PECORİNO SARDO STAGİONATO L’OVİLE
İtalyan koyun peyniri “Pecorino”nun Sardinya’dan gelen bir versiyonu Pecorino Sardo L’ovile tam yağlı ve pastörize edilmemiş sütten elde ediliyor. Yoğun baharat ve tütsülü lezzetleri peynir olgunlaştıkça daha da ortaya çıkıyor.
En yüksek olgunlaşma derecesinde olan L’Ovile hafif sarımtırak renkte, küçük delikli, dokunduğunuzda dağılıp ufalanan yapıda (peksemet gibi) ve keskin dumanlı bir lezzete sahip...
2017'nin en iyisi bana göre Pecorino Sardo Stagionato L'Ovile
Yerel şaraplardan Chianti veya Merlot’la denenebilir... Pizza veya makarnaların üzerine rende veya ufalanarak tadılabilir... Kahvaltıda reçel veya balla tüketilebilir.
2017’NİN YÜKSELEN DEĞERİ... CAFE BİYER - DELICIOUS ORTAKLIĞI
Bu arada küçük bir not ekleyip bitirmek istiyorum... 2017’de güçlerini birleştiren Cafe Biyer ve Delicious’un menüsü oldukça sağlam, lezzetleri de geniş menüye rağmen oldukça iddialı. Yıl içerisinde buradan olumsuz bahsedeni duymadığım için, ben de denedim ve memnun ayrıldım. Biraz daha ileri gidip Sabor’un önüne geçtiğini de söyleyebilirim... 2018’de de Lefkoşa’nın ve Adanın en iddialı cafelerinden birisi olacağından eminim. Yeni yılın herkese mutluluk, huzur, sağlık ve afiyet getirmesini dilerim.
Sevgiler...
05/01/2018 14:20