AB, bir hristiyanlar klübü olmadığını göstermeli

ads ads ads ads
05/07/2016

ads

Ozan Ceyhun Ozan Ceyhun


Bugün İslam Alemi için çok değerli bir gün. Ramazan Bayramı’nın birinci günü. Hristiyanların noel akşamında aileleri ile bir araya geldikleri gibi tüm müslümanların aileleri ile buluştukları ve “kardeşliği” yaşadıkları günler bayram günleri.

Maalesef Avrupa Birliği ülkelerinde yaşamakta olan müslümanların büyük bir çoğunluğu Ramazan Bayramı’nın tadına varamamaktalar. Özellikle Suriyeli sığınmacılar en başta olmak üzere bazıları bayram gecesi bile can güvenlikleri nedeniyle endişe duymak zorundalar. Kaldıkları kötü koşullar yetmiyormuş gibi bir de ırkçılar ve neo naziler tarafından saldırıya uğrama korkusu içinde geçirmekteler bayram günlerini.

Can güvenliği sorunları olmayanlar ise tüm AB sınırları içinde yaşamakta olan insanların değil de sanki hristiyanların birliği gibi işleyen bir AB’de “dışlanmaya” maruz kaldıkları için hüzünlüler bu Ramazan Bayramı günlerinde de!

AB’de milyonlarca müslüman yaşamasına rağmen bir çok AB üyesi ülkede müslümanların dini bayramları resmi tatil günü olarak kabul edilmemekte. Oysa bu büyük bir haksızlık. Hristiyanların ister katolik olsun isterse protestan tüm dini günleri resmi tatil olarak kabul görürken müslümanların böyle bir şansı yok. Oysa Avrupa geçmişinden ders çıkararak bu haksızlığa bir son vermeliydi.

AB’de yetişmekte olan müslüman çocuklar ve gençler okullarında sürekli bu ayrımcılığı yaşayarak büyümekteler. Hristiyan çoçuklar dini bayramlar olduğunda tatilin tadını çıkarırken müslüman çocuklar örneğin Ramazan Bayramı’nın hiç değilse ilk günü bile resmi tatil olmadığından aile büyükleri ile bir arada olamamakta ve ellerini öpememekteler. Bu adil değil!

En başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere AB’de bu konuda atılması gereken adımlar çok geç kaldı!

Dünyanın her köşesine yönelik olarak her oturumda en az dört beş karar alan ve dünyanın bir çok köşesinde “ayrımcılığı” ya da “dışlanmayı” eleştiren AP milletvekilleri iş konuşmaya geldiğinde bu konuda “büyük laflar” etmeyi çok seviyorlar. Ancak AB’den binlerce km uzakta “ayrımcılık” olduğunu gören gözleri nedense AB ülkeleri söz konusu olduğunda “kör”!

AB ülkelerinin neredeyse tamamında müslümanların dini bayramları resmi tatil değil.

AB ülkelerinin bir çoğunda okullarda din dersi sadece katolikler ve protestanlar için var. Sanki İslam Dini yokmuş gibi müslüman çocuklara böyle bir hizmet sunulmamakta. Oysa bu insan haklarına ve AB’nin tüm değerlerine aykırı.

AB ülkelerinin bazılarında kiliseler tarafından işletilen anaokullarına müslüman çocuklar kabul edilmiyor. Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ise ekonomik nedenlerden dolayı yani “para kazanmak” amacıyla kabul edilen müslüman çocuklar için eğitmen olarak kesinlikle müslüman eğitmenler işe alınmıyor. Gerekçe olarak da anaokullarının kiliselere ait olduğu söyleniyor. Buna karşın müslümanlar aynı kiliselerin yaptığı gibi anaokulları açmak istediklerinde engelleniyorlar. Kiliselere sağlanan kolaylıklar müslümanlara sağlanmıyor.

AB ülkelerinin bazılarında çalışmakta olan herkesten “kilise vergileri” tahsil edilmekte. Oysa çağımızda eğer böyle bir uygulama olacaksa bunun sadece kilisler yani hristiyanlar için değil aynı zamanda müslümanlar içinde olması ve toplanan verginin adil bir şekilde paylaşılması gerekirken bu bugüne kadar “sudan sebebler” gösterilerek engellenmekte. “Kilise vergisi” sayesinde kiliseler restore edilirken ve “papazların” maaşları ödenirken müslümanların kendi birikimleri ile camiler inşa etmek ve “cami imamlarını” kendileri finanse etmek zorunda. Buna rağmen zorluklarla karşılaşmaktalar. Cami inşa etmek istediklerinde sözde “özgürlükçü” AB ülkelerinde her türlü engelleme ile boğuşmak zorunda kalıyorlar.

Kilise çanlarına izin verilen yerlerde aynı ölçüde “ezan” için izin verilmiyor. Hatta bazı kent, kasaba ve köylerin lafa gelince çok “özgürlükçü” belediye başkanları ve belediye meclisleri camilerin minarelerinin kiliselerin çan kulelerinden daha yüksek olmaması için “her şey pahasına” mücadele vermekten çekinmiyorlar.

AB ülkelerinden bir çoğunda müslümanlar cami inşa etmek için baş vurduğunda, baş vurdukları mercinin memurları kendilerini “Viyana’yı Osmanlılara karşı savunan Avusturyalı” sanıyormuşcasına ellerinden gelen her türlü zorluğu çıkarmayı vazife bilmekteler.

İşte AB’de durum bu. 5 Temmuz 2016 günü bir Ramazan Bayramı’nı daha kutladığımız bugün AB’nin müslüman vatandaşlarına ve AB’de yaşamakta olan müslümanlara yönelik olarak uyguladığı “dışlama” aslında AB değerleri açısından büyük bir “ayıp”!

Ancak buna şaşırmamamız gerekir!

Türkiye’de güzel bir atasözü var: “balık baştan kokar” derler. Daha geçenlerde Avusturya Başbakanı “Eğer Türkiye AB üyesi olursa biz AB’den çıkarız” derken aslında tüm AB’de yaşamakta olan müslümanları rencide etmekteydi. Avusturya Başbakanı hala “Viyana kuşatmasında kalmış” vizyonsuz bir politikacı olarak sadece “kötü örnek” olmuyor aynı zamanda hala “AB’nin bir hristiyanlar klübü” olduğu kafa yapısına sahip olanların sözcülüğünü yapıyor. Maalesef böyle düşünenler az değil. AB ülkelerinde “ucuz hesaplar” peşinde koşan politikacılar çağ dışı bu düşünceleri kışkırtarak oy toplamaya çalıştıkça da bu durum değişmeyecek.

Ancak nereye kadar? Bu durum en çok AB değerlerinin yitirilmesine ve sonuçta AB’nin nihai olarak kaybetmesine neden olmaya aday.

AB, Türkiye’ye yönelik olarak “Türkiye bir müslüman ülkesi” olduğu için bugüne kadar verdiği hiç bir sözü tutmamaya devam ederse ve Türkiye’yi “bir islam ülkesi” olduğu için üye yapmamak için her türlü “oyunu oynarsa” “hristiyan klübü” olarak kalmaya devam eder ve gelişemez.

Oysa şu an bir şans yakalanmış durumda. Sığınmacılara yönelik gündeme gelen anlaşma gereği “vize muafiyeti” konusunda atılacak bir adım çok şeyi değiştirebilir.

AB Konseyi ve Komisyonu, kabul edilemez nedenler öne sürerek bu anlaşmayı görüşmeyi ve onaylamayı red eden AP’yi ikna ederek bunu mümkün kılabilirler. Bu sayede AB “müslümanlarla sorunu olmadığı “ mesajını verme şansına sahip olur.

Aksi takdirde sadece Türkiye vatandaşları değil tüm İslam Alemi, AB’nin bir “hristiyanlar klübü” olduğunun bir ön yargı değil gerçek olduğunu da görmüş olacaklar.

Dileriz 2017 yılının Ramazan Bayramı’nı çok daha güzel koşullarda hep birlikte kutlayabiliriz. 

05/07/2016 12:38
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ozan ceyhun
MANŞETLER

HK Ozan Ceyhun

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.