İnancı da, aklı da istismar etmeyin

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
12/04/2025


Yusuf Kanlı Yusuf Kanlı


Kıbrıs Türkü, Müslümandır. Allah’a inanır, dua eder, cenazesini imamla kaldırır, bayramda büyüklerini ziyaret eder. Ama dinî yaşamı gösterişsizdir. İnancı, siyaset meydanlarında slogan değil, vicdanında sakladığı bir değerdir.

Bu halk, ne inanç düşmanıdır ne de dinsel gösterişin peşindedir. Yani hem dine saygılıdır hem de dinin hayata hükmetmesine karşı temkinlidir. Çünkü bilir: Din kişiseldir. Devletin ise görevi, kişisel alanı korumaktır, yönlendirmek değil.

Ama iki aydır yaşadıklarımız, bu çizgiyi kasıtla bulanıklaştırmaya çalışanların bir kurgu sahnesi gibidir. Ve maalesef bu sahnede, inanç da akıl da aynı oranda istismar edilmektedir.

Bir bez parçası, bir toplumun sinir ucu

Ortaöğretim çağındaki bir öğrencinin başını örtmek istemesi, kendi kararıysa saygı gösterilirmelidir. Ama mesele bir öğrencinin tercihini korumak değilse?

Mesele, anlayışsız bir şekilde “Yönetmeliğe aykırı” deyip çocuğun eğitim hakkını engellemekse ya da olmayan bir sorunu politiza ederek, okul yönetmeliklerinin arkasından dolanmak, bakanlar kurulunu devreye sokmak ve bunu da “inanç özgürlüğü” perdesiyle örtmekse, burada samimiyetten söz edemeyiz.

Yıllardır ne başı açık öğrenci, ne başı kapalı öğrenci sorun edilmedi. Ne öğretmen şikâyet etti, ne öğrenci rahatsız oldu. Ama şimdi birden gündemimizin başına oturan bu bez parçası, birden nasıl oldu da milli kimliğimizin turnusol kağıdı haline geldi?

Yüksek Mahkeme yeni binasının temel atma töreninde Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, dua etmiş. Hem de ellerini açarak. Sanki memlekette dua etmek suçmuş gibi bir tepki dalgası yaratıldı. Elçiliğin “yakın takibi” haberlere düştü. Erhürman kendisinin davranışını anlattı medyaya, onu savunmak niyetim yok. Ancak o törende KKTC yetkililerin dışlanıp elçiliğin tüm organizasyonu üstlenmesine, abartılı dini gösteriye karşı olunsa bile görüntüyü bozacak davranıştan herhalde kendine ve oradakilere saygılı herkes sakınır.

Kıymetli dostlar, inanç gösterisi serbesttir. Papazlar Güney’de açılışlarda dua ederken, Rum Cumhurbaşkanları yemin törenine kutsal suyla başlarken kimse laiklik krizine girmiyor. Bizde ise dua edene “mürteci” yaftası, dua etmeyene “gavur” suçlaması yapılıyor. Herkes birbirinin imanını ölçmekle meşgul. Kimin neye inandığından çok, nasıl inandığı tartışılıyor.

İnanç, kalpte yaşanır. İman gösteri değil, sadakattir. Kimi sessizce yaşar, kimi dua ederek; ama kimse kimseye bu konuda hüküm veremez.

Kıbrıs Türkü’nün inancı sorgulanamaz

Kıbrıs Türk halkının dini hassasiyeti kendine hastır. Ne dışardan ithal edilmiş bir “dindarlık” tanımına ihtiyacı vardır, ne de laiklik üzerinden “kimlik ölçme” merakına.

Rahmetli Dr. Fazıl Küçük yıllar önce dememiş miydi:

“Kıbrıs Türkü’nün Türkiye sevgisini, Atatürk’e bağlılığını, dinî duyarlılığını kimse ölçemez.”

Dahası, benzer bir hadsizlikle karşılaşınca Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş “İslam’da Tanrı ile kul arasında aracı yoktur. Kimse Kıbrıs Türkünün inancını sorgulayamaz, buna da hakkı yoktur” dememiş miydi?

Ama bugün, devletin en tepe noktalarından çıkan yönetmelik hamleleriyle toplumun en hassas damarına basılıyor. Ve sonra buna gelen itirazlara da “dinsizlik” yaftası yapıştırılıyor.

Kim kimi neye göre tanımlıyor?

“Misafirsen haddini bil” diyen bir tarafla, “Biz bu vatanın öz evladıyız” diyen diğer taraf arasında kıvılcım gibi bir gerilim dolaşıyor. Bu iki tarafı karşı karşıya getiren şey başörtüsü değil. Başörtüsü üzerinden zemin kazanmaya çalışanların tavrıdır.

Bu, inanç meselesi değil; inancı siyasete kurban edenlerin yarattığı bir fay hattıdır.

Anavatan sevgisi, eleştirisiz itaat değildir. Kıbrıslı olmak, başörtüsüz olmak demek değildir. Bu memleket, hem anavatanını sever hem de kendi kimliğine, tarihine, hukukuna sahip çıkar. İnancına saygı gösterir ama onun üzerinden yönlendirilmek istemez.

Eski bir mücahidin dediği gibi: “Yeter be artık!”

İki aydır hurafeler, sloganlar, afişler, mitingler havada uçuşuyor. Herkesin derdi Allah değil, iktidar. Herkesin meselesi inanç değil, nüfuz. Herkes ya iman bekçisi ya laikliğin muhafızı.

Ama bu halk ne imanını unutur, ne aklını.

Ne konuşmalıyız, ne konuşuyoruz?

Şöyle dönüp bir bakalım:

·  ABD üsleri Güney Kıbrıs’ta genişliyor.

·  İsrail komandoları Rum ordusuyla ortak tatbikat yapıyor.

·  Üç Türk devleti Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açıyor.

·  Ekonomi yerle yeksan olmuş.

·  Eğitim sistemi alarm veriyor.

·  Sağlık sistemi iflas etmiş.

·  Gençler güneye alışverişe kaçıyor.

·  Türkiye susuyor.

Ama biz neyi konuşuyoruz?

Dua etti mi?

Avuç açtı mı?

Başı kapalı okula gidebildi mi?

Yahu esas hurafe bu değil mi?

Din hayatın kılavuzu değil, vicdanın aynasıdır

Dine karşı olmak ayrı şeydir; dini siyasi çıkarlar için eğip bükmeye karşı olmak bambaşka bir şeydir. Bizim derdimiz dine değil, dinin siyasi manipülasyon malzemesi yapılmasınadır.

İnanç vicdanla ilgilidir. Vicdan da özgürlükle.

Kimse başını örtmek zorunda değil, kimse başını açmak zorunda değil. Ama kimse de kendi tercihinden yola çıkarak toplumun tamamına yeni kurallar yazamaz. Bu toplumun geçmişinden süzülerek gelen bir toplumsal müktesebatı vardır, saygı duyulmalıdır.

Kıbrıs Türk halkı, ne dine savaş açmıştır, ne dindarlığı dışlamıştır. Ama kendi inanç biçimini, kendi yaşam tarzını da kimseye açıklamak zorunda değildir.

Bu ülkenin çocukları, dua etmeyi de, sorgulamayı da bilir. Hem camiye hem tiyatroya gider. Hem Allah’a inanır, hem bilimle yaşar. Ve en önemlisi, kimsenin imanını tartmadığı, kimsenin yaşam tarzına karışmadığı bir toplumu inşa etmeye çalışır.

Başörtüsü tartışmaları, inancı savunmak için değil, toplumu biçimlendirmek için kullanılıyorsa, bu halka yapılacak en büyük haksızlıktır.

Yeter artık! İnancı da, özgürlüğü de rahat bırakın!

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: Yusuf Kanlı
MANŞETLER

HK Yusuf Kanlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.