Kıbrıs’ta yalancı çobanın son oyunu
15/02/2025











Yusuf Kanlı
Kıbrıs’ta onyıllardır ve defalarca çöken federasyon umudu bir kez daha hortlatılmaya çalışılsa bile bu çabaların başarı şansı çölde yağmur duasına çıkmaktan farksızdır. 2017’de 7 Temmuz sabahı Crans-Montana’da masadan helikopterle kaçan Rum liderliği, şimdi kaldığı yerden müzakere çağrısı yapıyor. Peki, çöken bir modelin enkazında çözüm bulunabilir mi? Kıbrıs’ta gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözüm için iki devletli yapı artık kaçınılmaz bir gerçekliktir.
BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo, Kıbrıs sorununu canlandırma amacıyla yeni bir diplomatik tur başlattı. Adada Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar ve Rum lider Nikos Hristodulidis ile görüşen DiCarlo, Ankara’da da Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle bir araya geldi. Ancak görüşmelerin ardından ortaya çıkan tablo, Crans-Montana’da bırakılan yerden devam etmenin mümkün olmadığını bir kez daha gösterdi.
DiCarlo’nun çölde yağmur duası
DiCarlo’nun görüşmelerinde, federal çözüm çerçevesinin yeniden ele alınması için zemin yoklandığı, ancak Türk tarafının net bir şekilde iki devletli çözüm vizyonunu savunduğu görüldü. Ankara’daki temaslarında, Türkiye’nin Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için egemen eşitlik temelinde bir anlaşmadan yana olduğu, aksi takdirde yeni bir başarısızlık senaryosuna zemin hazırlanmaması gerektiği vurgulandı.
Öte yandan, Rum liderliği, defalarca reddettiği federasyon tezini sürdürüyormuş gibi yapıyor ama beklenileceği gibi egemenlik paylaşımına ilişkin hiçbir taahhütte bulunmuyor. BM yetkilileri, tarafları masaya oturtacak bir formül ararken, Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik olmadan hiçbir sürece girmeyeceğini net biçimde ortaya koyması, müzakerelerin tıkanma noktasında olduğuna işaret ediyor.
Peki, BM neden hâlâ Rum tarafının eski ezberlerini tekrarlamasına göz yumuyor? Crans-Montana’da federasyon modelinin neden çöktüğünü herkes biliyor: Rum tarafı, siyasi eşitliği kabul etmediği için! O zaman, çöken bir modeli yeniden diriltmeye çalışmak neden? Çözümsüzlük dayatmasına devam etmek mi istiyorlar?
Crans-Montana’da ne olmuştu?
2017’de İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında düzenlenen müzakerelerde, Rum tarafının neredeyse tüm talepleri karşılanmıştı.
• Türkiye, garantörlük sisteminin yeniden yapılandırılmasına açık olduğunu belirtti.
• Kıbrıs Türk tarafı, toprak tavizleri dâhil olmak üzere büyük ödünler verdi.
• Daha önce ilkesel olarak kabul edilmesine rağmen Rum tarafının kabulde zorlandığı dönüşümlü başkanlık, Türklerin karar alma mekanizmalarında etkin rol alması hususlarında özverili ve yapıcı formüller önerildi.
Ancak Rum lider Anastasiadis, sabaha karşı saat 05.00’te, kimseye haber vermeden müzakereleri terk etti. Yanında kim vardı? Hatta, masayı terk edip kaçması kimin manüplasyonuyla oldu? O dönemin Dışişleri Bakanı, bugünün Rum lideri Nikos Hristodulidis!
Şimdi aynı Hristodulidis, federasyon çağrısı yapıyor ama Crans-Montana’daki şartları bile kabul edemeyeceğini biliyor. O zaman, yeni bir federasyon masalı anlatmaya çalışmak, çözümsüzlüğün devam etmesini istemek değil midir?
DiCarlo’nun misyonu: Gerçekçi bir yol bulmak mı, federasyonu diriltmek mi?
BM, Crans-Montana’da çöken süreci diriltmeye mi çalışıyor, yoksa gerçekten yeni bir formül mü arıyor? Eğer amaç, “federasyon” adı altında Rum tarafına yeni imtiyazlar sağlamaksa, süreç başlamadan bitmeye mahkûmdur. Ancak eğer gerçekten bir ilerleme sağlanmak isteniyorsa, iki tarafın eşit egemenlik temelinde yeni bir modeli tartışması gerekmektedir.
DiCarlo’nun Atina ve Rum yönetimiyle yaptığı görüşmelerde, BM’nin federasyon modelini yeniden pazarlama girişimleri dikkat çekiyor. Ancak Türkiye ve KKTC tarafı, Crans-Montana’da çöken modeli yeniden müzakere etmeyeceklerini açıkça belirtti.
Bu noktada kritik soru şu: Eğer Rum tarafı dönüşümlü başkanlığı, egemen eşitliği ve Türk tarafının karar alma süreçlerine katılımını hâlâ reddediyorsa, neden BM hâlâ federasyon modelini zorlamaya çalışıyor?
“Parça Parça” çözüm
Eğer bugün iki devletli çözüm konusunda uluslararası destek sağlanamıyorsa, en azından iki halkın yaşam koşullarını iyileştirecek ve iş birliği alanlarını genişletecek adımlar atmak mümkün değil mi?
• İki taraf arasındaki ticaretin artırılması, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, ortak altyapı projelerinin hayata geçirilmesi gibi somut adımlar atılabilir.
• Ortak çevre projeleri, enerji iş birlikleri, eğitim ve kültürel etkileşim gibi alanlarda iş birliği sağlanabilir.
• Ancak tüm bunlar, egemenlik tartışmasına çekilmeden yapılmalıdır.
Eğer federal çözüm dayatması yerine, adadaki halkların refahını artıracak küçük ama anlamlı adımlar atılabilirse, belki gelecekte daha gerçekçi bir çözüm modeli için zemin hazırlanabilir.
Ancak şunu unutmamak gerekir: Kıbrıs Türk tarafı, asla egemenliğinden ödün vermeyecektir. Eğer Rum tarafı, “incremental çözümü” de egemenlik gaspı için bir araç olarak kullanmaya çalışırsa, süreç yine başarısızlığa mahkûm olacaktır.
Kıbrıs’ta gerçekçi bir yol
BM’nin çabaları, çöken bir modeli yeniden inşa etmeye çalışmak mı, yoksa gerçekçi bir çözüm üretmek mi? Eğer DiCarlo’nun misyonu, Crans-Montana enkazını kaldırmadan yeni bir müzakere süreci başlatmaksa, bu çaba başarısızlığa mahkûmdur.
Eğer gerçekten çözüme ulaşılmak isteniyorsa, iki tarafın eşit egemenliğini temel alan yeni bir çerçeve konuşulmalı ya da en azından “incremental” yani “parça parça çözüm” yaklaşımıyla, tarafların iş birliğini artıracak güven artırıcı adımlar hayata geçirilmelidir.
Fakat unutulmasın: Kıbrıs Türk tarafı, bir daha aynı masada “yalancı çoban” hikâyelerine inanmayacak. Eğer bir çözüm isteniyorsa, önce geçmişin hatalarından ders alınmalı.
Ve en önemlisi: Çözüm mü isteniyor, yoksa statükonun devamı mı? Çünkü Crans-Montana’da çöken federasyon modelini yeniden pazarlamak, çözümsüzlükten başka bir şey getirmeyecektir.
- Ankara kriterleri
- Diplomasi mi, güç gösterisi mi?
- Cenevre’de Kıbrıs görüşmeleri: Diplomatik bir maskaralık
- Trump Tower Gazze
- Hakikatin üstünü örten maskeler
- Siber Güvenlik Yasası: Güvenlik mi, özgürlüklerden vazgeçiş mi?
- Yusuf Kanlı yazdı: Kıbrıs’ta oyun alanı genişlerken
- Denktaş: Kıbrıs Türk mücadelesinin ölümsüz lider
- 2024’ten 2025’e Türk Dış Politikası
- İfade ve Basın Özgürlüğü: Kararlılık ve Mücadeleyle 2025’e
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





