Üçüncü Dünya Savaşı Çıkıyor mu?
30/07/2024
Yusuf Kanlı
Üçüncü Dünya Savaşı Çıkıyor mu?
Dünya çapında yükselen tansiyon ve çatışmalar, bu soruyu daha da anlamlı kılıyor. Ortadoğu’da İsrail-Lübnan hattındaki gerginlikler, Doğu Avrupa’da Ukrayna-Rusya savaşı ve Pasifik’te Çin-Tayvan çatışması, dünya barışının ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Liderlerin absürt tavırları ve diplomatik hataları ise bu potansiyel küresel felaketin ateşini harlıyor
Yusuf Kanlı
Ortadoğu'da her zaman sıcak olan iklim, şu anda jeopolitik olarak da oldukça sıcak. İsrail ve Lübnan arasındaki tansiyon, bölgeyi adeta bir barut fıçısına çevirmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde Lübnan’dan atılan bir roket, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki Majdal Shams kasabasındaki bir futbol sahasına isabet etti ve 12 genç hayatını kaybetti. Hizbullah, bu saldırıyı gerçekleştirmediğini iddia ederken, İsrail ise sert önlemler almakla tehdit ediyor.
Hizbullah ve İsrail arasındaki bu bitmek bilmeyen kedi-fare oyunu, bölgede yıllardır süregelen bir dramaya dönüştü. İsrail, saldırının ardından Lübnan'a yönelik kapsamlı bir askeri operasyonun sinyallerini verirken, Hizbullah ise "Biz yapmadık, ama yapmadık derken de yapmış olabiliriz" tadında bir açıklama yaparak suçlamaları reddetti. Bu durum, bir yandan trajik olayların yaşanmasına sebep olurken, diğer yandan uluslararası diplomasi sahnesinde absürt bir tiyatro oyununa benziyor.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Majdal Shams kasabasında yaşanan trajedi sonrasında yaptığı açıklamada, “Devletimiz, vatandaşlarını ve egemenliğini korumak için gereken her türlü önlemi alacaktır” dedi. Bu açıklama, İsrail’in sert bir yanıt vereceğinin sinyallerini verirken, bölgedeki gerginliği daha da artırdı. İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz ise, “Hizbullah ile tam kapsamlı bir savaşın eşiğindeyiz ve bu olaya uygun şekilde yanıt vereceğiz” ifadelerini kullandı.
Bu çatışmanın ardında ise İran’ın gölgesi hissediliyor. Hizbullah, İran tarafından finanse edilip silahlandırılan bir grup olarak, İsrail için her zaman büyük bir tehdit oluşturdu. İsrail’in ise bu tehdit karşısında ne kadar ileri gideceği, bölgede yeni bir savaşın çıkıp çıkmayacağı konusunda belirleyici olacak. İran’ın bölgedeki nüfuzunu artırma çabaları, İsrail’in güvenlik kaygılarını daha da artırıyor ve iki ülke arasındaki dolaylı çatışmalar, Lübnan üzerinden devam ediyor.
Ortadoğu’nun Bitmeyen Draması
Tüm bu ciddi ve tehlikeli gelişmelerin yanı sıra, dünya liderlerinin bazen ne kadar absürt davrandığını göz ardı etmemek lazım. İsrail ve Hizbullah arasındaki bu gerginlik, adeta bitmek bilmeyen bir futbol maçı gibi. Her iki taraf da birbirine gol atmaya çalışırken, sahada top oynayan gençler bile bu sert oyun tarzının kurbanı oluyor. Hizbullah'ın "Ben yapmadım, vallahi billahi ben yapmadım" açıklamaları ise artık komedi dizisi repliklerine benzemeye başladı.
İsrail’in sert tavrı ve Hizbullah’ın inkarları, uluslararası diplomasinin bir kara komediye dönüşmesine neden oluyor. Belki de bu çatışmanın çözümü, dünya liderlerinin bir araya gelip, sosyal medyada birbirlerine laf sokmak yerine, gerçek diplomatik yollarla iletişim kurmalarında yatıyor. Ancak, mevcut durum göz önüne alındığında, bu pek de mümkün görünmüyor.
Sonuç olarak, Ortadoğu’daki bu gerginlikler, dünya barışının ne kadar kırılgan olduğunu ve liderlerin sağduyulu hareket etmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Dünya, barışın değerini anlamalı ve bu doğrultuda hareket etmelidir. Aksi takdirde, üçüncü dünya savaşının çıkması kaçınılmaz olabilir.
Doğu Avrupa: Ukrayna-Rusya Çatışması
Ukrayna’da ise savaş tam gaz devam ediyor. Rusya’nın işgali, Batı’nın Ukrayna’ya verdiği destekle daha da karmaşık bir hal aldı. Batılı ülkeler, Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımlar uygularken, Ukrayna’ya askeri yardım sağlıyor. Bu durum, Putin’in geri adım atma niyetinde olmadığını gösteriyor. NATO ve ABD, Ukrayna’nın yanında durarak çatışmanın daha geniş bir bölgesel savaşa dönüşmesini engellemeye çalışıyor. Ancak bu, bir üçüncü dünya savaşının çıkış noktası olabilir mi? Elbette, bunu zaman gösterecek.
Putin ve Zelenskiy’nin adeta satranç tahtasında hamle yapar gibi birbirlerine karşı stratejiler geliştirmesi, dünya siyasetinin en büyük drama dizilerinden biri haline geldi. Putin’in "Biz sadece Ukrayna’da tatbikat yapıyoruz" demesiyle, bir askerin "Ben sadece piknik yapıyorum" demesi arasında pek bir fark kalmadı. Bu çatışmanın nasıl sonuçlanacağını merakla beklerken, bir yandan da hangi tarafın daha yaratıcı bahaneler üreteceğini izlemek de eğlenceli hale geldi.
ABD'de ise Donald Trump'ın yeniden seçilme olasılığı, durumu daha da karmaşık hale getirebilir. Trump’ın başkanlık döneminde Ukrayna'ya yönelik desteğin zayıfladığı biliniyor. Trump, Avrupa’nın Ukrayna'ya olan desteğini artırması gerektiğini savunarak, ABD’nin bu konudaki sorumluluğunu azaltma eğiliminde olabilir. Bu durumda, Avrupa’nın üzerindeki baskı artacak ve bölgedeki güç dengesi daha da kırılgan hale gelecektir [oai_citation:4,Will Israel go to war in Lebanon? Saturday's attack and what might come next, explained - Jewish Telegraphic Agency](https://www.jta.org/2024/07/29/israel/will-israel-go-to-war-in-lebanon-saturdays-attack-and-what-might-come-next-explained).
Pasifik: Çin-Tayvan Gerilimi
Pasifik bölgesinde ise Çin-Tayvan gerilimi dikkat çekiyor. Çin, Tayvan üzerindeki hak iddiasını sürdürürken, ABD’nin Tayvan’a verdiği destek Pekin yönetimini kızdırıyor. Çin, Tayvan çevresinde askeri tatbikatlar yaparak bölgedeki tansiyonu yükseltiyor. ABD, Japonya ve Güney Kore ile güvenlik işbirliğini artırarak Çin’e karşı bir denge unsuru oluşturmaya çalışıyor. Çin’in bu agresif tavrı, Tayvan’ı ve bölgedeki diğer ülkeleri büyük bir çatışmaya sürükleyebilir.
Çin’in Tayvan üzerindeki baskısı, bölgedeki ülkeler için adeta bir telenovela senaryosu gibi. Her gün yeni bir drama, yeni bir gerilim yaşanıyor. Çin'in "Tayvan bizimdir" söylemleriyle, ABD’nin "Tayvan’a dokunma, yoksa…" tehditleri arasında sıkışıp kalan Tayvan halkı, bu gerilimin ortasında adeta birer seyirci gibi. Çin ve ABD'nin bu gerginliği, dünya politikasının en büyük sahne şovlarından biri haline geldi.
Üçüncü Dünya Savaşı Mümkün mü?
Bu üç ana çatışma hattı, potansiyel bir üçüncü dünya savaşının çıkış noktaları olabilir. Her bir bölgede yaşanan olaylar, diğer bölgelerdeki gelişmeleri etkileyebilir ve zincirleme bir reaksiyon başlatabilir. Elbette, tüm bu olaylar arasında uluslararası diplomasi ve ekonomik çıkarlar da belirleyici olacak. Ancak, mevcut küresel gerginlikler ve çatışmalar, dünya barışının ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Eğer bu çatışmalar genişlerse, dünya tarihinin en büyük savaşlarından birine şahit olabiliriz. Ancak, liderlerin aklıselimle hareket etmesi ve diplomasiyi ön planda tutması durumunda, bu felaket senaryosundan kaçınılabilir. Diplomasinin ve barışın gücü, her zaman en güçlü silahtır. Dünya, barışın değerini anlamalı ve bu doğrultuda hareket etmelidir.
Küresel Kaos ve Liderlerin Absürtlüğü
Tabii ki, tüm bu ciddi ve tehlikeli gelişmelerin yanı sıra, dünya liderlerinin bazen ne kadar absürt davrandığını da göz ardı etmemek lazım. Bir yandan nükleer silahlarla birbirlerine gözdağı verirken, diğer yandan sosyal medyada birbirlerine laf sokuyorlar. Küresel liderler, dünya barışını sağlamak yerine sanki bir reality şovdaymış gibi davranıyor.
Belki de tüm bu kaosun ortasında, üçüncü dünya savaşını başlatacak olan şey, bir liderin Twitter'da yaptığı düşüncesiz bir paylaşım olacak. Dünya liderlerinin bu absürt tavırları, insanlığı felakete sürükleyebilir. Ancak, halkların barış ve sağduyu çağrıları, bu liderlerin çılgınlıklarını durdurabilir. Unutulmamalıdır ki, barış ve diplomasi her zaman en güçlü silahtır.
Lider veya komedi karakteri
Günümüzün dünya liderleri, sanki birer komedi karakteri gibi davranıyor. İsrail ve Hizbullah arasındaki gerginlik, iki inatçı komşunun bitmek bilmeyen tartışmalarına benziyor. Putin ve Zelenskiy’nin satranç hamleleri, dünya siyasetinin en büyük drama dizilerinden biri. Çin ve ABD’nin Tayvan üzerindeki çekişmesi ise tam bir telenovela.
Dünyanın dört bir yanındaki bu karmaşık ve tehlikeli çatışmalar, barışın ne kadar önemli olduğunu ve liderlerin sağduyulu hareket etmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Dünya, barışın değerini anlamalı ve bu doğrultuda hareket etmelidir. Aksi takdirde, üçüncü dünya savaşının çıkması kaçınılmaz olabilir.
Belki de dünya barışını sağlamak için, liderlerin sosyal medya hesaplarını kapatması ve gerçek diplomasiye yönelmesi en doğru adım olacaktır. Sonuçta, dünya barışını Twitter'da değil, gerçek dünyada sağlamak gerekir.
- Kıbrıs’ta Konfederal Çözüm: Barış ve İstikrar İçin Tek Yol
- 360 Derece diplomasisi: Büyük sözler, küçük adımlar
- Çözüm, Çürüme ve Kıbrıs Türk Halkının Geleceği
- Trump’ın yeniden seçilmesi Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkiler?
- Trump’ın yeniden seçilmesi Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkiler?
- Anayasal Düzenin Temellerine Gizli Darbe
- İfade özgürlüğünde geri gidiş kaygı verici
- Her Son Bir Başlangıçtır
- Gazetecilik ve Toplumsal Sorumluluk
- Yusuf Kanlı yazdı: Nasrallah süikastı: Şimdi ne olacak?
- TÜM YAZILARI için tıklayınız