LTB’de “Tamam SUÇ bende…”
03/11/2012
Cem Kar
Lefkoşa Türk Belediyesi özelinde ancak tüm ülke genelinde kronikleşen sorunlarımızın başında, “Tamam suç bende” yaklaşımının olmadığına inanıyorum. Aslında bu, suçu başkalarında aramanın kendi kendini doğrulama ve sorumluluktan kaçma dürtüsünün bizlere getirdiği iç huzur bulma arayışının sonucu…
Bu yaklaşımı çağımızın hastalığı olarak nitelendirmek mümkün... Zira bu hususta dünyadan örnekler ve hatta sonuç alınmış davalar bile mevcut. Size garip gelebilir ama sorumluluğu başka nedenlere bağlama ve insanın suçsuzluğunu meşrulaştırma konusunda hastalık olarak kabul edilen davranışlar bile mevcut… Örneğin* İngiltere’de bulunan Newham Konseyi bir dizi park cezası için Z-Un Noon’un peşine düşüyor. Noon bu duruma öfkeleniyor ve Konseyi kendisine “duygusal ıstırap” yaptığı gerekçesiyle dava ediyor. Nihayetinde Noon davayı kazanıyor ve Konsey 20.000 sterlin tazminat ödemeye mahkum ediliyor. İnanılır gibi değil ama günümüz dünyasında bu mümkün olabiliyor.
Yeni terimlerle hastalık yaratma konusunda bilim adamlarımız oldukça becerikli… Ve hatta bilim adamlarımızın bu becerikliliğini körükleyen ve finans sağlayan ilaç firmalarının olduğu dedikodusu, “Hadi canım” denemeyecek kadar yüksek tonda dillendiriliyor. Psikoloji alanında kullanılan ve her geçen gün gelişen ilaçları düşündüğümüzde yeni hastalıklar ve onlara yönelik ilaçların tüketimi bunun en belirgin kanıtı… Hatta hastalık geliştirip ona yönelik ilaç geliştirildiği de bir gerçek…
Bu bilgiler ışığında girişte belirttiğim kronikleşmiş hale gelen, “Tamam suç bende” yaklaşımının olmamasını bir hastalık olarak düşünebiliriz. Buna bir ilaç üretilir mi veya var mı? Bilmiyorum… Ancak tüm bunları, yani suçu, sorumluluğu temelinde inkar eden bir yaklaşımı hatırlatmadan edemeyeceğim… London School of Economics’te Avrupa Düşüncesi Profesörlüğü yapan John Gray bakın ne diyor:
“Serbest irade fikrini reddetmek için bazıları belirleyici, birçok neden mevcuttur. Eğer eylemlerimizin nedenleri varsa, başka türlü hareket edemeyiz demektir. Bu durumda eylemlerimizden sorumlu da olamayız. Sadece eylemlerimizin failleriysek özgür sayılabiliriz. Ama bizler şans ve gerekliliklerin ürünleriyiz. Ne olarak doğacağımızı seçemeyiz. Bu durumda yaptıklarımızdan da sorumlu tutulamayız.*”
Bu fikirden hareket edersek LTB’de yaşananlar ve ülke sorunlarını yaratanlar hakkında, “Sen suçlusun” demek ve/veya aynı şahısların, “Ben suçluyum” yaklaşımını beklemek pek mümkün gözükmüyor. Ancak yine aynı fikre dayanarak, insanın yaptıklarından sorumlu tutulmaması, diğerlerine haksızlık yapması bir suç sayılamaz demekte mümkün. Ve yine aynı şekilde ahlak, adalet ve doğruluk kavramlarının Gray’in fikrinde yok sayıldığını söylemekte mümkün…
Hangi fikre sığınırsak sığınalım gerek LTB, gerekse ülke sorunlarında yanlış yapanların, “Ben suçluyum”, “Ben sorumluluğumu yerine getirmedim”, demedikleri sürece ve bizlerin sorumluları yargılamadığımız sürece bir yerlere gelmemiz söz konusu olamaz. Ancak günümüz dünyası sorumluluklarımızdan kaçmamız için gerekli altyapıyı sağlıyor düşüncesiyle hareket edersek sığınabileceğimiz birçok fikir bulmak işten bile değil…
Her ne olursa olsun gerçek bir ve tektir. Vicdan çağa göre değil insanın doğasına göre hareket eder. Fikirler çerçevesinde kaçış yöntemleri geliştirmek ancak ve ancak anı ve günü kurtarmaya yeterlidir. O gün iç huzuru bulma dürtüsüyle sorumluluktan kaçmış olabilirsiniz ve fakat gece olduğunda başınızı koyduğunuz yastık size doğruyu ve içsel huzursuzluğu sunacaktır. Zaten eğer bunu sunmuyor, vicdanınızla hesaplaşmıyorsanız insanlığınızı sorgulamanızda fayda olduğu aşikârdır. Diğer taraftan vicdan muhasebesi yapmamanın bir ilacının hala daha bulunamadığını da belirtmeliyim…
Selamlarımla…
Bol iç hesaplaşmalar…
* Michael Foley, “Saçmalıklar Çağı” kitabından alıntıdır.
- ''Baba bizde McDonald’s neden yok?''
- En güzel bahane kimin?
- En güzel bahane kimin?
- Şu göç meselesi
- Aranızda lider/kahraman olmak isteyen var mı?
- Aranızda lider/kahraman olmak isteyen var mı?
- Ülkeni sevmek demek...
- “1964’ün ilk güneşi doğuyor. 1964’ün ilk sabahı…”
- ‘1964’ün ilk güneşi doğuyor. 1964’ün ilk sabahı…’
- ''Türkiyeliler geldi böyle oldu''
- TÜM YAZILARI için tıklayınız