Kıbrıs Sone’si

Kıbrıslı olmak coğrafi bir kimliktir.

ads ads ads ads
17/03/2018

ads

Ahmet Okan Ahmet Okan


MS 985’te “Suriye betimlemesi” ni yazan Muqaddasi adlı yazarın adı geçen eserinde Kıbrıs bir paragraflık yer alır.

Şöyle:

“Tyre’nin (Sur) karşısında on iki günlük yolculukla ulaşıldığı söylenen Qubrus (Kubrus, Kıbrıs) adası yer alır. Kalabalık şehirlerle dolu olan ada büyük miktarda mal, malzeme ve eşya bakımından Müslümanlara birçok avantaj sunar. Hangi ulus bu denizlere egemense, ada onun yönetimi altındadır…” (Kıbrıs Yazıları MS 23-1866, Exerpta Cypria, Galeri Kültür Yayınları, s 7.)

Ta o dönemlerden denizlerin stratejik önemine değinilmekteydi ki gerçekten de günümüzde Kıbrıs için denizlere hakim olmanın önemi sürüyor…

Adadan birçok halklar gelip geçmiştir ki ada onlar için de vatandı.

Burada doğup büyüyorlar, burada ölüyorlardı.

Birçok gezgin yazılarında Kıbrıs adasını Hıristiyanlığın en doğudaki ülkesi olarak görürdü.

St. Paul ve St. Barnabas’ın Baf’a gelip dönemin Roma valisine İsa’nın yolunu kabul ettirmesi, Hıristiyan dünyası için önemli bir özellikti ki Baf şehri İncil’de de geçmektedir.

Ancak Osmanlı İmparatorluğunun gücü, her zaman için onların korkulu rüyası olmuş ve gün gelmiş ada Osmanlı hakimiyetine geçmişti.

Başta Venedikliler olmak üzere en azından o dönemler Kıbrıs gündemlerinden hiç düşmemiş, ilk fırsatta Kıbrıs’ın tekrar Hıristiyan alemine kazandırılacağı düşü korunmuştu…

Kısmet İngilizlere düşecekti!

Ama artık dünya değişmişti ve İngilizlerin de adayı topyekun Hıristiyanlaştırma diye bir eğilimleri yoktu.

Zaten bunlar İngiliz kumaşıydı ve üstelik protestan!

500 yıl kadar birlikte yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Rumlar dünyadan habersiz oldukları için, bir üst kimlik etrafında birleşememişlerdir.

Milliyetçi akımların başgösterdiği dönemlerde zihinlerini kendi elleriyle zehirleyerek, adayı denizlerden gelecek tehlikelere açık bırakmayı tercih etmişlerdir!

Kıbrıslı olmak coğrafi bir kimliktir.

Amerikalı kimliği gibi.

Kıbrıs’ta, coğrafi kimliğin milliyet sorunları üzerinde birleştirici bir kimlik olabilmesi, milliyetçilik akımları ile engellenmiş, Kıbrıs’ta yaşayanlar bunun üstesinden gelememiştir…

Demek istediğimiz, bu adadan her gelip geçen bir şeyler bırakmıştır.

Günümüzdeki nesiller bu ülkeyi ne kadar seviyorsa, geçmiştekiler de o kadar seviyordu.

Öylesine ki Kıbrıs adına sone’ler bile yazılmıştır.

1485’te yayınlanan bir eserde Venedik lehçesi ile Kıbrıs’la ilgili sone (şiir) şöyle:

İşte Venüs’e kendine kaptırıp sunan Acamantis.

Eskiden Amathusia ve Macaria denirdi, şimdi Kıbrıs.

Gör!

Öylece uzanıyor, burası güneşin yükselip Syria’ya ters olarak hareket ettiği yönde ve Karia’ya doğru batarken;

Ovaları ve yamaçları kuzey-batıya doğru tepeleri,

Dolayısıyla kış rüzgarları sessiz.

Crete kadar  büyük ve hemen aynı rüzgarların estiği.

Öyle eski ki,

Bir krallıktan fazlası yaşamıştı.

İşte şeker, tuz ve servet,

Zira Ceres sağanakları burada tahıl depolarına yağar.

Burada ürün beyazlaşırken zamanla, şarap siyahtır.

Burada kadınlar kendilerini sakınmazlar sevdiklerinden.

Burada Paphos ve Salamis ünlü;

Ama Tamassus ve Soloi’yi de işitiriz.

Burada Buffavento her yana bakar.

Lydinia, Citium, Carpas ve Constantia, Famagusta ve Nicosia, kralların yatağıdır.

(Kıbrıs Yazıları MS 23-1866, Exerpta Cypria, Galeri Kültür Yayınları, s 54.)

17/03/2018 15:48
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ahmet okan
MANŞETLER

HK Ahmet Okan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.