''Devrim bir gül yatağı değildir. Devrim, geçmişle gelecek arasında bir mücadeledir''

ads ads ads ads
30/11/2016

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


Bir Dünya lideri daha göçtü. Adı Fidel Alejandro Castro Ruz’du. İlk tanışmamız bana göre çok olumsuzdu. Etrafımdaki insanlar onun dünyayı felakete sürükleyen canavar ruhlu bir deli olduğundan bahsediyordu. Anlatanlara bakılırsa Amerika’ya kafa tutarak bir dünya savaşına neden olabilecek siyaseti ile tam bir baş belasıydı. O zamanlar 7-8 yaşlarında küçük bir çocuktum. Çevremde bu sakallı adam hakkında konuşulanları muhakeme etme yeteneğim henüz gelişmemişti. İtiraf etmeliyim ki o zamanlar aldığım duyumlar ondan nefret etmeme değilse bile en azından ürkmeme neden oluyordu.

Sonra gün geldi, kendi muhakememi yapabileceğim yaşlara geldim. Tam da o devirlerde bir zamanlar ürktüğüm bu adamın “Türk İstiklal Savaşını” örnek aldığını anlattığı söyleşisini okudum. O söyleşide “Atatürk” hayranlığını hiç gizlemiyordu. Kafamda onun hakkında ilk soru o gün oluşmuştu. Aynı insana hayrandık. O zaman ondan ürkmeme sebep olamazdı. Kendiliğimden bu cevaba ulaşmamdan sonra onunla ilgili ne bulduysam okudum. Doksan yıllık yaşamında inançlarından neredeyse hiç ödün vermeyen, çizgisinden sapmamaya çalışan bir liderle tanıştım. Zaten tarih, ideolojisinden tek dönüşünü 1993 yılında yaşanan kriz sonucu ülkesini turizme açması olduğunu kayıt altına almıştır. Herkesin kabul ettiği gibi birazda mecburiyetten doğan bu karar, revizyonist dostlarına da verdiği yegane taviz olmuştur

Onunla ilgili okudukça ona saygım arttı.

Nasıl artmasın ki? Siyasetini bir kenara koyuyorum ama bir hekim olarak göz ardı edemeyeceğim büyük bir başarısı vardı. Dünyada ki en gerçekçi sağlık sistemini kuran lider olmuştu o. Bu bile onun hatırası önünde önümü iliklememe tek başına yeten bir sebepti.

Faşist Baltazar’a karşı verilen mücadelede önderlik edip halkına özgürlük kazandırmasını bir kenara bıraka bilirsiniz. Ancak, özellikle Sovyetlerin, dolayısıyla dünya solunun domino taşı gibi ardı ardına yıkıldığı dönemde, nerdeyse tek başına kaldığı günlerde dahi ideolojik olarak kırılgan olmamıştı. Babasının konumundan dolayı ayrıcalık isteyen kızına bunu sağlamadığı için, öz evladı tarafından dahi ihanete uğramıştı. Ancak o bu ihanete rağmen geri adım atmamış, adalet için, eşitlik için inadına direnmişti. Kanaatim odur ki sadece bu davranışı bile şapka çıkarılmaya değerdir.

Çıkarcılığa karşı hayatı boyunca savaştı. Bu uğurda yukarıda bahsettiğim gibi kızını dahi karşısına aldı. Kırk beş yıl süren iktidarında on değişik Amerika Birleşik Devletleri başkanına direndi.

Bu arada çıkarcılarla uğraşırken, revizyon isteyenlerle de arasını bozdu. Başlangıç ilkelerinden sapmama dürtüsü ile belki de hata yaptı.

Başka hataları yok muydu? Herkes gibi onunda vardı. “İktidar öldürür” klişesi ona da zaman zaman hata mutlaka yaptırmıştır. Ancak o “ Devrim bir gül yatağı değildir. Devrim, geçmişle gelecek arasında bir mücadeledir” diyerek, yaşama gayesini baştan koymuş bir liderdi. Böyle bir lideri çağın konjektürü içinde yargılamak doğru mudur yanlış mıdır o bile tartışılırken, şimdi ne yazsam boş.

Kaldı ki, ünlü boksör Muhammed Ali Clay ile Havana’da tanıştığı sırada aralarında geçen diyaloğun gerçekliğini de inkar edemeyiz. Anımsayacağınız gibi Muhammed Ali , Havana ziyareti sırasında tanıştıkları zaman , kendisine bir yumruk atmasını isteyen Castro’ya “Seni koskoca Amerika yıkamadı. Ben nasıl devireyim” diyerek tarih önünde yerini tescillemişti…

Castro ve kendim ile ilgili bu gün tek üzüntüm var. Küba’yı o yaşarken ziyaret etmeyi çok isterdim. Olmadı. Tıpkı bundan böyle her şeyin aynı olmayacağı gibi.

Güle güle Fidel. “Rahat uyu” diyemeyeceğim. Biliyorum ki dünya senden sonra daha iyiye gitmeyecek. Yine de ışıklarda kal. Oradan ışığını dünyamıza ışığını esirgeme. Tıpkı örnek aldığın Kemal Atatürk gibi…

ANLAYAMADIKLARIM

Mont Pelerin’de, bazılarına göre “aşırı tavizler vererek vatanı satan”, bazılarına göre ise yine orada “Barışı ve çözümü yapmamak için bin bir numara çeviren” Cumhurbaşkanı Akıncı’yı hâlâ neden asmıyoruz? Anlayamıyorum.

BANA GÖRE GEÇEN HAFTANIN EN ÖNEMLİ OLAYLARI

  • Fidel Castro’nun ölümü
  • AP’nin Türkiye ile yapılan üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını tavsiye eden bir karar alması.
  • Cumhurbaşkanı’nın Meclis’e vereceği brifingi rahatsızlanması nedeniyle ertelenmesi…
  • Dövizin önlenemeyen yükselişi.
  • Toplumcu Demokrasi Partisinde yaşanan kriz ve istifalar. Yeni parti kurulması için ilk adımların atılması. 
30/11/2016 12:28
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.