Ege Deniz’nin iki yakasında: Alaçatı – Sakız Adası

ads ads ads ads
13/07/2016

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


Sıcaktan ve işten bunaldığım günlere rast geldi bu tatil. Gerçi seyahatımız , aylar öncesinden planlanmıştı ama bana bu kadar iyi gelebileceğini baştan bilemezdim doğrusu. Programımızı yaptığımızda şubat ayıydı. Bu nedenle neredeyse hayatımda ilk kez öyle apar topar bir yolculuğa çıkma durumunda kalmamanın dayanılmaz hafifliğini de ayrıca yaşadım.
Uzatmayalım. Bayram’ın ikinci günü grubumuzla İzmir’e uçtuk. Oradan İstanbul’dan gelecek dostlarla buluşmak üzere Alaçatı’ya hareket ettik. Bir saati biraz aşan bir zamandan sonra bu şirin tatil beldesine ulaştık. Hani tatil yerleri için hep aynı ifadeyi kullanırlar, “Şirin belde” derler ya, burası lafta değil hakikaten çok şirin bir yerdi. Daha uzaktan gördüğünüz anda kendini size sevdiren bir tarzı vardı. Bilhassa yöreye has taştan yapılmış tek veya iki katlı, çoğu bahçeli evleri ile daha ilk bakışta hepimizde bir sempati yaratmıştı. Belli ki yetkililer beldenin mimarisinin tek tip olması için yoğun çaba göstermişler, yaşayan halkta bu çabaya sahip çıkmıştı.

Mesta Sokakları
Mesta Sokakları

Halkın büyük kısmı evlerini restore ettirip, butik otel, lokanta, bar, cafe haline dönüştürmüştü. Alaçatı bu hali ile özellikle yerli ama paralı turistlerin ilgi odağı olmuştu. Alaçatı’yı yerli turistler için cazibe merkezi hâline getiren önemli bir başka unsur ise sürekli devam eden kesintisiz esintisi ve her zaman taze kalan havasıydı. Her taraf adeta cehennem ateşinde yanarken bu bölge söz konusu esinti sayesinde püfür püfürdü.
Plajları oldukça derindir ve buralarda da etkili olan rüzgâr nedeniyle sörfçülerin bir numaralı tercih alanıdır. Gerçi bizim ziyaret zamanımız bayrama rast geldiğinden öyle izdiham yaşanıyordu ki plajlarda rezervasyonu önceden yapmamışsanız denize ulaşmanız mümkün değildi.
Alaçatı bayramda gerçek anlamda yerli turistin tercih yeriydi. Bu nedenle olacak çoğu restoran ve eğlence yeri rezervasyonsuz gelenleri kabul etmiyordu. Otellerde dolup taşmıştı. Birçok kendi gelen insan otomobillerinde yatıp kalkmak zorunda kalmıştı. Marketler adeta talan edildi. Bu durum maalesef fiyatlara da yansıdı. Ünlü balık lokantalarında fiyatlar adam başına iki yüz liraya kadar yükseldi.
Üç gece geçirdik Alaçatı’da. Üç gece den sadece bir tanesinde hem olağan üstü tatlar tattık hem de makul bir ücret ödeyerek sofradan kalktık. “Eflatun” isimli bu otantik lokantada arkadaşlar yenilen her şeyi o kadar çok beğendik ki , burayı ilk geceden keşfetmediğimize üzüldük. Ayrılırken yemeklerimizi yapan Ahçı’nın elini sıkmadan mekandan çıkmak istemedik.
Oysagün boyunca karşılıklı gidip gelen ve kırk kırk beş dakikada karşı kıyıya ulaşan feribotlarla ulaşa bileceğiniz Sakız Adasında aynı sofrayı adam başı yetmiş liraya veriyorlardı. Hâl böyle olunca da Sakız Adası da günü birlik Türk turistlerin inanılmaz ilgi odağı olmaktaydı.
Sakız adası (Chios) halkının bu ilgi odağının sürdürülebilir olmasını sağlamak için elinden geleni yaptığını gözledim. Bir kere ada da yabancı dil sorununuz yok. Tamamına yakını sizinle Türkçe anlaşabilmek için elinden geleni yapıyor. Yönetim de boş durmuyor. Ölü sezonda esnafa yönelik en az dört Türkçe dil kursu açıyormuş. Yönetimin bu yönde aldığı bir başka tedbir ise daha liman girişinde sizi Türkçe yönlendirici levhaların ve tanıtım broşürlerinin karşılaması oluyor. Bunlar sayesinde ada hakkında çok kısa zamanda erişmek istediğiniz bilgiye ulaşabiliyorsunuz.



Çeşme’den Sakız Adası

Chios, Ege Denizinde , Türkiye’nin Çeşme ilçesinin tam karşısında bulunmaktadır. Gözle baktığınızda elinizi uzatsanız temas edeceksiniz hissini yaratan bu yakınlık tabii ki aldatıcıdır. Bu aldatıcılık yüzündendir ki onlarca Suriyeli mülteci derme çatma kayıklarla Yunanistan’a iltica etmeye kalkışırken hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların bir başka sebebi de Ege Denizi’nin bu kısmının yaz kış şiddetli dalgalı olmasıdır. Yerli Halk bize, esintinin rüzgara döndüğü dönemlerde şiddetli deniz patlamaları yaşandığını özellikle ifade etti. Bu durumlarda aradaki mesafeye kanan Suriyeliler derme çatma kayık ve botlarla karşıya geçmeye çalışınca ya canlarından oluyor ya da son dakikada kurtarılıyorlarmış.
Ada’nın, Antik Yunan’dan başlayan , Bizanslılara kadar uzanan, Genovalılarla ve ardından da Osmanlılarla devam eden eski bir tarihi vardır. Bu dönemlere ait inanılmaz güzel tarihi eserler ada üzerinde turistlerin ziyaretini beklemektedir. Günü birlik oraya gittiğimden her tarafı gezme şansım olmadı ama gördüklerim arasında orta çağdan kalma bir Genova köyü olan Mesta’ya tek kelime ile hayran kaldım. Hâlâ yaşamın devam ettiği bu köy ilginç mimarisi ile gerçekten görülmeye değerdir.
Sakız adası adından da anlaşılacağı gibi, sakız ağaçlarının bol bulunduğu bir yerdir. Zaten halkın esas gelir kaynağı da bu ağaçlardan yapılan üretimdir. Rehberimizin verdiği bilgiye göre dünya sakız üretimi için gerekli esas maddenin üretiminin yüzde sekseni bu adada ki ağaçlardan elde edilmekteydi. Ada halkı ayrıca elde ettikleri bu sakızın aromasıyla likör, dondurma, soda ve gazoz da üreterek ekonomiye katkı sağlamaktaydı.
Kısacası Chios, diğer Yunan Adaları’nın şu beyaz sıva, mavi pancur görünümlü karakteristik özelliğinden çok farklı, aynı Alaçatı’daki gibi taş evlerle bezenmiş görülmeye değer bir adaydı. Halkı da son gelen Suriyeli mülteci akınından rahatsız olsa da oldukça sevecen insanlardan oluşuyordu.
Alaçatı ile Chios’un ortak bir de kaderi olduğunu öğrendiğimde, denizin iki yakasındaki benzeşmeye hayret etmemek gerektiğini anladım. 1924 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan ve “Mübadele” olarak adlandırılan anlaşma gereği, Sakız Adasında oturan Türkler Çeşme ve yöresine, Buralardaki Rumlar ise Adaya zoraki göç ettirilmişler. İnsanlar yıllarca doğup büyüdükleri topraklara Ege kıyısının öteki tarafından baka durmuşlar ama yasak nedeniyle hiçbir zaman gidip görememişler. Geçen zaman iki kültürün karşılıklı birbiri içine girip özümsenmesine sebep olmuş. Yıllar sonra ziyaretler serbest bırakıldığında ise iki taraf insanları arasında müthiş dostluklar kurulmuş. Öyle ki taraflar bir birlerinin atalarının yaşadıkları topraklarda karşılıklı olarak baş tacı edilmişler.

Alaçatı değirmenleri
Alaçatı değirmenleri

Ben, Ege’nin iki kıyısında, eğer arada gümrük kapıları ve bayraklar olmasa farklı iki devlette olduğumu anlamakta zorlanacağımı rahatlıkla söyleyebilirim. İki taraf ta pırıl pırıl tertemizdi. Özellikle Alaçatı bu konuda inanılmaz bir belediyecilik hizmeti veriyordu. Geceleri on binlerce insanın yeyip içtiği dolandığı sokaklarda sabah saat sekiz itibarıyla tek çöp bulmanız imkânsızdı. Hele cumartesi kurulan uçsuz bucaksız Pazar Yeri’nin kurulma ve kaldırılması sırasındaki pratiklik gerçekten övgüye değerdi. Pazar deyince bir noktaya değinmeden geçemeyeceğim. Bölge halkının ürettiği her şeyi gelip sattığı pazarda, özellikle meyve sebze fiyatlarını görünce hayretler içinde kaldım. Bizim Kıbrıs’ta yediğimiz her şeyin çok daha güzeli yarı fiyatının altında satılmaktaydı. Üstelik her meyve ve sebze organik ve çok lezzetliydi. Hâl böyle olunca kendi halkım adına hayıflandım. Bir de böyle ucuzluk varken, oradaki bazı restoranların bayramı fırsat bilip halkı kazıklamaya kalkmasına kızdım.
Yazımın sonlarına gelmişken kaldığımız otelden de bahsetmek istiyorum. “Lucky Angel” isimli butik otelde , ev sahipleri tarafından inanılmaz bir gayretle ağırlandık. Taş yapı , on odalı tesisin yatakları çok rahattı. Ortam çok temizdi. Sabah kahvaltıları ise muhteşemdi. Saat dokuzda verilen kahvaltı sofrasından kalktığımızda akşama kadar açlık hissetmemiz olağan değildi. Otel sahipleri ve çalışanları misafirlerinin rahat olması için yirmi dört saat hazır ve nazırdı.

Sonunda bu güzel serin diyarlarda süremiz doldu. İzmir’e dönerken arabada ilk kez terlemeye başladığımda Alaçatı’nın esintisinin kıymetini bir kez daha anladım. Uçağımız Ercan’a inip kapı açıldığında yüzüme vuran 38 derece üstündeki ısı ise tatilin bittiğini resmen haber veriyordu. 

13/07/2016 17:01
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.