Subliminal mesajlı motor gezisi…
24/07/2024
Levent Kutay
Malum, Pazar Günü, bizim rutin hale gelen Trodos Yolları’nı motosikletle arşınlama mesaimiz vardı…
Kadro bu kez oldukça daralmıştı…
Mehmet Başkan ( Ertepınar) ve ben sabah 8’de Gönyeli
Çemberi’nde randevulaşmıştık…
Randevuya kısa süre kala, kısa süreliğine derin bir görüş farklılığımız kendini gösterdi.
Mehmet Başkan, sigortasının son gününü Güney’de geçirmek istiyor, bense “ 20 Temmuz ertesidir, tedirginim.”” diyordum…
Hatta, Mehmet Başkan’dan habersiz, sabahın ilk saatlerinde son derece sinsi bir planı devreye koydum…
Mehmet Başkan’ın Asla hayır demeyeceği dostu
İbrahim Önderoğlu başkanı arayıp, Karpaza sürersek bizimle gelirmisin diye mesajla yokladım…
Ama boşuna…
Bu arada eş zamanlı Mehmet Başkana da İbrahim Başkan bizimle gelsin Karpaz’a gidelim diye soracak olsam da “ Ma ne Karpaz’ı yau bu sıcakta” diye çıkışmaz mı?
Haydaaa…
Bizim iş , girdaba doğru gider…
“Güney’e gitmeyelimmmm” diye haykırıyorum içimden ama nafile…
Rum Tarafı diye anlaştık, yola öyle çıktık…
Yol arkadaşımı satmam, Yola çıktıklarımı, yolda bulduklarıma değişmem diye de subliminal mesajı buraya bırakayım…
Neyse…
Mehmet Başkan kaşları iyice çattı, benim içimdeki çelişkiyi anlamaya çalışırken, İbrahim Başkan projemiz de olmayınca, mecburen “ Rahat ol, sorun yok. Ne anlaştıysak… Güneye gidiyoruz dedim…”
Ve yola koyulduk…
20 Temmuz karşıtı gösteriler, Sınır eylemleri, aşırı milliyetçi Rum Motorcu çığırtkanlıkları.
Hepsi gözümün önünde teker teker geçiyor, başımıza ne gelecek endişesiyle, Astromerit’ten geçiyorduk…
Genç görevliye kimliğimi ve sigortamı uzattım…
Başını kaldırıp, istikamet nereye diye sordu…
Trodos yanıtını alınca gülümsedi, İngiliz’de harika, iyi keyifler, güvenli sürüşler anlamına gelecek motorcu sözleriyle karşılık verdi.
Açık söylemek gerekirse, Şüphelendim… Kesin, başımıza bir şey gelecek diye de vesveyi ekledim…
Defalarca o sınırı geçip, defalarca o yollarda motosiklet sürmüştüm ama bu kez tarihsel kaygı beni zorluyordu…
Günlerden Pazar ama sıcak da gün gibi tarihe geçecek derecede kavurucu…
Sokaklar bomboş…
Kahvelerde, kaba gölgeye 70 yaş üstü daimi konuklar tünemiş…
İlerliyoruz, yavaşça klasik yoldan yukarıya çıkmaya başlıyoruz…
Standart bir sürüş günü yaşıyoruz…
Ben kesin bir şey çıkacak, tepki alacağız, bir laf duyacağız diyorum içimden hala…
Trodos kavşağından, sola dönüp, Kiperunda içinden geçtik, , Akdeniz giyinmiş bitki örtüsü bizlere eşlik etti…
Agros diye, bizim Karmi benzeri turistik bir köye varıyoruz
Bizim gibi ziyaretçiler, aileler, bir kahvede oturup, köyle özdeşleşmiş gül şurubu içiyor, muhallebi yiyor…
Biz de bir yere iliştik… Dilimizin belli olmaması için konuşmamaya özen gösteriyoruz
Köye AB internet koydurmuş… Bağlanıyoruz…
Açar açmaz gelen İşle ilgili yazışmalar, haber okumalar derken, hanıma yazıyorum.
Derken çocuklarla görüntülü konuşmaya geçiyoruz.
Ardından Akın Akı’ya, İbrahim Önderoğlu Başkana takılıyoruz…
Lokasyonu, önümüzdeki dev kiliseyi ve çevremizdekileri unutarak, Kahkahalara, sohbete dalıyoruz…
Kimse bizi ırgalamadı sanırım…
Dinlenmeden sonra, yeniden yollara düşüyoruz…
Trodos’ta rutin kahvemizde stop ediyoruz…
Rum’dan fazla turistle içiçe oturduk…
Kahvemizi keyifle yudumlayıp, acıkan karnımıza yanıt için Kakopetria’ya sürdük…
Klasikleşmiş, suvla siparişimizi, eskiden Alsancak’lı (Karava) mekan sahibine verdik…
Sıcak hava altında, güzel salata, lezzetli küçük parça kuzu çevirme…
Gelenin gidenin haddi hesabı yok…
Yerli Rum Turistler, aileler…
Sadece Türk ben ve başkan olduğundan eminim…
Hala ince tedirgindim…
Kahvemizi, Kakopetria’nın göbeğinde ağaçlı kafede alıyoruz…
Ağır sohbete dalıyoruz…
Dostluklardan, motor camiasından, kendimizden….
Dertleşiyoruz Başkan’la…
Sıcağın bizleri bayrağı hırpaladığı günde, yavaş yavaş dönüş yoluna dümen sallıyoruz…
Bostancı’dan geçip, Girne Semalarına ulaşırken, beynimdeki sorgulama, yorum, tespit kendi kendini tekrar ediyor…
Bu ada üzerinde, sosyal olarak tamamen farklı iki dünya hakim artık…
Farklı perspektif var…
Tarihsel geçmişle yoğrulmuş, siyasi gündem, ya da dıştan zorlama diplomatik girişimler, iki halkın günlük yaşamıyla fazla örtüşmüyor…
Tek ortak nokta sanırım…
Bireysel kaygılar, telefondan yansıyan sosyal paradigmalar, dibine kadar dayalı popüler kültürün her türlü yansımasının, gencinden yaşlısına etkisini her lokasyonda görüyor olmam…
- Bence sorun kubbe değil, 3’lü zirvecik…
- New York’ta yeni bir pencere, önemli detaylar…
- Akdeniz ve çevresinde enerji denkleminde Kıbrıs
- Niko’nun paniği bizi geriyor, AB yine izliyor…
- UBP’de ilk raundun ardından…
- Elena ve Buse’nin kaderi…
- Levent Kutay yazdı: Anita’nın Mektubu, Niko’nun telaşı…
- “Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in davetiyle…”
- Haber Kıbrıs’ın bir üyesi olmak elbette bana da gurur veriyor
- Bu anket en çok CTP’ye mesaj veriyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız