Aşk nedir? Neden aşık oluruz?

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
14/02/2018

ads
Aşk nedir? Neden aşık oluruz?

Psikolog Şeyma Samira Tunçay bu hafta hepimizi yakından ilgilendiren "aşk"ı ele aldı. Aşk nedir? Neden aşık oluruz? işte bilimsel gerçekler... 

Aşk..

Onu görürsünüz... Gözlerine baktığınızda, kokusunu duyduğunuzda, tenine dokunduğunuzda içiniz içinize sığmaz. Kalp atışlarınız hızlanır, beynin tehlikeyi algılamasıyla terlemeye başlar , yüzünüz pembeleşir, göğüs kafesiniz üzerinde bir yumru, karnınızın burulduğunu, içerisinde "kelebeklerin uçuştuğunu" hisseder ve eğer etki yeterince güçlüyse dizleriniz zayıflar ve ağırlığınızı taşıyamamaya başlarsınız. Beyninizin aktivitesi artar, vücut, var olma amacını gerçekleştirmek üzere hazır hale getirilir. 

Evet, aşkı tanımlamak konusunda edebiyatçılar ve filozoflar kadar başarılı olamayabilirim, bunu henüz yazımın başlarındayken kabul ettiğimi paylaşmalıyım sizlerle... Ne yazık ki sizlere aşkı yaşadığımız an ki kadar toz pembe bir tanımla betimleyemeyecek ve kalbinizin en derinliklerinde uyuyan o kayıp hayali sizlere bulamayacağım; ancak bir konuda çok iddialıyım, aşkı size bugüne kadar yapılan her türlü tanımdan daha gerçekçi ve somut bir şekilde anlatabilir , konuyla ilgili bilimsel gerçekleri oraya koyabilir ve size ‘gerçek aşktan’ öte ‘aşkın gerçeklerinden” bahsedebilirim .

Edebi söylemlere hazırsanız başlıyorum …

Bildiğiniz gibi aşk konusunda binlerce yıldır bin bir şiir yazılmış, methiyeler dürülmüş, şarkılar söylenmiş, efsaneler uydurulmuş, masallar yaratılmış ve aşkın gücü, kulaktan kulağa, "kalpten kalbe" tüm Dünya'yı avuçları içerisine almıştır…

Peki, tüm bu gerçeklikten uzak benzetmeler ve abartılı, neredeyse hiçbir zaman gerçeği yansıtmayan hikâyeler bir  yana, sahiden, aşk nedir? Neden aşık oluruz? Daha önemlisi, evrimsel süreçte aşk gibi bir duygu neden geliştirilmiş, korunmuş ve desteklenmiştir?

Bu bağlamda, Aşkın sevgiden farkı var mıdır ve varsa nedir? Bu makalemizde, olabildiğince anlaşılır ve yalın bir dille bu sorulara cevaplar vermeye çalışacağız.

Yaklaşık 30 yıldır psikoloji biliminin çalışma alanı içinde yer alan aşk kavramı, bize bunun edebi söylemlerle kısıtlığı olmadığını anlatmaya yetiyor. Her insanın yaşamının bir döneminde en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durum olan aşkı ele alan psikoloji çalışmaları gözden geçirildiğinde çoğunlukla gençlerle, onların aşkla ilgili yaşantı ve ideolojilerini belirlemek amacıyla yapılmış olan araştırmaların gerçekleştirildiği görülmektedir. Aşk fenomeni, 1970'lerin ortalarında sosyal psikoloji araştırmalarında üretken bir çalışma konusu olmuş fakat aşkın bilimsel olmadığı yönündeki baskılar ve görgül çalışmaların romantik aşkın özünü yakalayamamış olması nedeniyle bu konuya ilişkin araştırma etkinlikleri azalmıştır. Ancak aşk olgusu kavramsal olarak daha kapsamlı bir biçimde, 1980’lerin ortalarında yeniden üretken bir çalışma konusu haline gelmiştir .

Aşkla ilgili literatüre göz atıldığında ilk dikkati çeken şey bu kavramın tanımlanmasındaki çeşitlilik ve araştırmacılar tarafından dile getirilen güçlüktür. Aşk konusunda çalışma yürüten araştırmacıların karşılaştığı başlıca sorun aşkın farklı kişiler için farklı şeyler ifade ediyor olmasıdır. Pek çok araştırmacı aşkın genel tek bir faktörden mi yoksa birkaç faktörden mi oluştuğu sorusuna yanıt bulmak için faktör analizi gerçekleştirmiştir. Bunların sonucunda, çeşitli duygu, davranış ve tutumları içeren tek bir temel aşk faktörü olduğu sonucuna varmışlardır. Araştırmacılar bu birleştirici faktöre rağmen çok daha fazla sayıda aşk türü olduğu görüşünde birleşmektedirler.

Peki Beyin Aşkı Nasıl Algılıyor?

Aşkın psikolojik ve fizyolojik açıdan kişiyi daha enerjik ve sağlıklı bir hale getirdiği uzun yıllardır bilinen bir gerçek.

İlk görüşte aşk dopamin ve noradrenalin hormanlarıyla gerçekleşiyor. Yüz kızarmaları, tatlı telaş ve hızlanan kalp atışlarının baskın olarak öne çıktığı ilk görüşte aşk, dopamin ve noradrenalin hormonlarıyla gerçekleşiyor. Dopaminin kişiye coşku ve sevinç verdiğini, noradrenalin ise aşkı bir tehdit olarak algılar ve çarpıntı, terleme , el titremesi, yüz kızarması, gözbebeklerinde büyüme gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtmem iyi gelecektir aşkı algılamanıza.

Aşık olduğumuz için mi kalbimiz çarpıyor, yoksa kalbimiz çarptığı için mi aşık oluyoruz? Bilimsel araştırmalar, kalbimiz daha çok çarptığında aşık olmaya daha yatkın olabildiğimizi ortaya koyuyor.

Elbette insanların bu duyguyu abartmaları ve kültürel evrimleri dahilinde harmanlamaları son derece doğaldır ve bilim insanlarınca anlaşılırdır. Bu, türümüzü kısmen ayrı kılan özelliklerden biridir ve bu tür şaşalı, gerçeği yansıtmayan; ancak insan içerisindeki estetik duygulara hitap eden tanımları çok da küçük görmemek gerekiyor, bunun farkındayız. Sonuçta kültürel ögelerimizin her biri insanı "insan" yapalar ögeler, buna edebî anlatılarımız da dahil. Ancak iş bilim oldu mu, artık bu içi pek de dolu olmayan tanımlamalardan en azından bir süreliğine sıyrılarak, gerçeği ve yalnızca gerçeği ele almak şart olmaktadır.

Aşkın bencesine gelecek olursak hemen şöyle tanımlamak isterim sizlere , Aşk, diğer tüm bedensel olaylar gibi, tamamen biyokimyasal bir süreçten ibarettir ve hiçbir madde üstü ve mutlak olarak “soyut” olan bir anlam taşımamaktadır!. Çoğu zaman bunu Kabul etmekte zorlanırız , muhtemelen şu an bu satırları okurken bu gerçekle daha once yüzleştirilmediyseniz, sizzler de bu gerçeği inatla reddeceksiniz. Çünkü bir çok insan, duygular söz konusu olduğunda, hele ki aşk gibi çoğu zaman olumlu ; ancak yeri geldiğinde acı çektirebilen ‘epik’ duygular söz konusu olduğunda, konunun edebi ve felsefi boyutları içerisinde kaybolup ,  gerçeklikten bağlarını koparmış olmaktadırlar.

Aşk, kesinlikle kalp ile ilgili bir duygu değildir ve diğer bütün duygular gibi, aşk da, sadece ve sadece beyinde meydana gelmektedir.

Aşk da dahil olmak üzere istisnasız her duygu beyinde üretilir, beyinde algılanır, beyinde sonlanır. Yani "aşk" dediğimiz şey, beyinde başlar ve beyinde biter.

Şimdi, tüm bu netleştirmelerden sonra, gelelim aşkın tanımına... Dünyaca ünlü Merriam-Webster sözlüğünde oldukça yalın bir şekilde tanımlanmaktadır: 

"Aşk, güçlü bir bağlılık hissi ve kişisel bağlanma duygusudur".

Samira Şeyma Tunçay – Psikolog

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: aşk nedir, neden aşık oluruz
MANŞETLER

HK KADIN

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.