İnsanca bir gereksinim: Konuşma hakkı

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
26/04/2025


Ayla Kahraman Ayla Kahraman


 

   Çok uzun zamandır zihnimi meşgul eden bir konudur, konuşmak. Belki de çocukluğumdan gelen babamın ve yakınlarımın sesi bunu bana düşündürtmekte, bilemiyorum. “Bu kız avukat olmalı, ne de güzel konuşur” tarzında iltifatlara mazhar olarak büyüdüm ve çok konuşmanın değil etkili dinlemenin önemli olduğu bir meslekte buldum kendimi.

     Çok konuşan insanları, az konuşanları ve konuşmamayı seçenleri hatta suskunluğunu kalkan yapanları gözlerinizin önünden geçirin. Sonra da konuşma hakkı için mücadele veren azınlık grupları (muhalifler, LGBT, farklı inanç veya inanmayanları, sömürüldüğünü düşünenleri, özgür olmayanları, demokrasi özlemi içindekileri…) düşünün. Konuştuğunu duyuramayan, “sansür” denilen süzgece takılanları da unutmayın. Konuşma bu. Elbette yazıya dökülmek de ister. Sesini duyurmaya çalışan insanlar konuşurlar ve yazarlar. Ne kadar doğal bir insani hak. Değil mi? İnsanın insana zulmüne de bir o kadar açık. Ne yazık.

        Aklıma inzivaya çekilen münzeviler geliyor. Münzevi, TDK sözlüğünde “insanlardan kaçan ve tek başına yaşamayı tercih eden kişi” anlamına gelmektedir. Gerçekten de doğal yaşam koşullarımız içinde, toplumsal yaşamdan koparak yalnızlığı veya doğa ile birlikteliği tercih etmiş kişilerle karşılaştım. Ancak benim dikkatimi çeken, bu kişilerin bir “insan” bulduğunda, kural tanımaz konuşma arzularıydı.         

      Bir şekilde sosyal girdilerin azlığında, konuşma arzusu artıyor. Münzevilerin yaşadığı da bu. Günler aylar boyunca hiç konuşmayan bu kişiler, konuşma fırsatı bulduklarında sular seller gibi akıyorlar. Düşünün, kişi, yalnızlığı seçmiş veya yalnızlık tercihi olmuş.

      Bu bence çok önemli bir noktadır. İnsanın insansız kalışının yarattığı bir doyumsuzluk var ve en yalnız kişiler, bir umutla, sözcük selinin akışına kaptırıveriyorlar kendilerini.

      Literatüre baktığınızda mutizm denilen seçici suskunluk ile aşırı konuşma dürtüsünün psikolojideki kategorisi ile çabucak karşılaşırsınız. Kategorize etmek kolay da kişilerin az, çok konuştuklarını veya hiç konuşmadıklarını anlamaya çalışmak daha zor. Konu hem kişisel hem de psikolojik görünmekte. Felsefi, dini ve toplumsal boyutunu da dikkate almak gerek. 

      Psikoterapide; konuşmak, konuşturmak, dinlemek çok önemli yöntemlerdir. Ancak suskunluk apayrı ve birden fazla anlam ve ipuçlarıyla dolu, bir içe kaçıştır. Örselenen duygusal bütünlüklerin çocukluktan beri kanayan yaralarını mı saklar yoksa kendi duygu ve akıl bütünlüğünde bilgi üretmeyi, düşünceler geliştirmeyi mi deneyimler? Bir şekilde suskunluk, konuşma ile ilintili görünmektedir ve her iki konu pek çok disiplin açısından ele alınmıştır.

      Konuşmak bir haktır. Susmak da öyle. Tamamıyla insanın varoluşsal bütünlüğü ile ilgili. Bu nedenle bu konuları konuşmaya, düşünmeye devam etmeli. Özellikle suskunluk. Gerçekten bir içe kaçış mı, kendi içinde yaşanan bir göç süreci mi, dış dünyaya bir mesaj mı? Haftaya bunları düşünerek konuşalım.

 

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: Ayla Kahraman
MANŞETLER

HK Ayla Kahraman

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.