Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
25/04/2018
Eşref Çetinel
Geriye dönüp bakıyorum ve düşünüyorum: Çünkü “dün dündür gelip geçti, bugüne ve yarına bak” yanlışına düşmek istemiyorum. Biliyorum ki bugünü yaratıp hazırlayan” dünün olaylarıdır. Bu nedenle eğer “bugün” yanlış giden bir şeyler varsa bunun nedeni “dün” yapılan yanlışlardır!
Yargı, “gelecek” dönemde de değişmeyecektir. Ya geriye bakıp pişmanlıkla hayıflanacağız yada başarmanın sevincinde kendimizle gurur duyacağız.
TABİ sosyoekonomik durumumuzla ”yönetim” zafiyetlerimizden söz etmiyorum. Bu konuda yılları kayıplar hanesine kazıyarak geldik bugünlere. Örneğin kırk üç yıl sonra bile dört siyasi partinin oluşturduğu koalisyon hükümeti hâlâ “geçmişteki yanlışlarla” uğraşmak zorunda kaldığından “icraat” için parmağını bile oynatamıyor!
BEN siyasi sorundan söz ediyorum. Hem öyle 43 yılın muhasebesini yaparak değil. 1960’lara kadar geriye giderek.. Çünkü “bugün bataklık haline gelmiş sorunun vıcık çamurlarından tüm iyi niyetli tutumumuza karşılık kurtulup çıkamıyorsak, bunun bir nedeni de geçmişte yaptığımız yanlışlardır…
Bu girizgâhtan sonra sadede geleyim:
ANNAN planına “evet” demekle de hata yapmıştık! Çünkü o plan Türk tarafının “barışçı çözüm gösterisi saflığında” Rum tarafına tüm Kıbrıs’ın egemenliğini teslim eden bir tuzaktı! Nitekim her hatırladığımda “iyi ki Rum’dan hayır çıktı” demekteyim…
NEYDİ orada yaptığımız büyük hata: Bırakın Rum’a Kuzey’de bol tarafından toprak lutfunda bulunmayı, federal sistem içinde de büyük oranda ve çoğunluğa dayalı egemenlik hakkı veriyorduk. (Bakın, “verildi” demiyorum, “veriyorduk” diyorum çünkü Kuzey’in sahibi mutlakı bizdik!)
İŞTE asıl soruna geldik: 43 yıldır ne zaman bir müzakere olsa “masaya” değil, “suçlu sandalyesine” oturtuluyor ve Kuzey’in niçin işgal altında olduğuyla neden Rum mallarını gasp ettiğimizin hesabını vermemiz istenirken; aramıza kaç Rum sokuşturulacağıyla nereleri iade edeceğimizin pazarlığını yapmak zorunda bırakılıyoruz!
DAHASI “federal devlet yönetimi söz konusu olduğunda da “azınlık çoğunluk esasına dayalı Rum ağırlıklı bir sistemi tartışmaya zorlanıyoruz!” Nitekim Güney’in Anastasadis’inin ne zaman canını sıkacak olsak, “siz azınlıksınız, azınlığın çoğunluğu yönettiği nerede görülmüştür” diye ciyak ciyak bağırmakta dolayısıyla asıl niyetinin çoğunluğuna dayanan bir federal sistem olduğunun ispatını çakmaktadır!
KISACA,geçmişteki çözüm umutlarına yapıştırılan bir iki kırık dökük anlaşma başlıklarıyla bugüne ve geleceğe baktığımda; artık “iki ayrı devletten” öte “çözüm doğrusu” alternatifi kalmadığını görüyorum..
**********
KARAMSARLIĞIMIN KARALARIDIR!
Denemesi bedavadır. Durup dururken kahkahalarla gülmeye başlarsanız yanınızdakiler önce şaşırırlar ama sonra neden durup dururken güldüğünüze onlar da gülmeye başlarlar!
Yani diyorum, “karamsarlık” da “iyimserlik” de saridir!. İki kişi mahvolduk dese yanında feryat figan “mahvolduk” diyen yirmi kişi daha bulur!
GERÇEĞİN öyle olmadığını biliyoruz ama.
Mesela Aralık ayı sonunda bir kamu görevlisi ailenin evine 13 maaşla birlikte 30 bin liradan fazla para düşer! Fakat bir ay sonra ayni evden bir feryat duyulur: “Battıkkk!” Neden? Çünkü artık “battık” kelimesi, içine girilmesi mümkün olmayan zurna gibi dar paça pantolonlar misali modadır da ondan!
Fakat gerçekten bu ülkede hâlâ asgari ücretin altında çalışan zavallı insanlar, aileler vardır…
TOPLUMSAL değişimlerin kaçınılmazlığını 1974’den önce de görebiliyorduk.. Nitekim o yıllarda mevcut coğrafya ve ada koşullarımız içinde, artacak olan nüfusumuzun, mesleki kesimlerin, araç gereç yoğunluğunun yaratacağı kaosun… Sorunlarına cevap veremeyeceğimizi yazıyordum.
Üniversite mezunlarının işsizlikle karşı karşıya kalacağına dikkat çekiyor, Memleketin yüz avukata, şu kadar doktora, öğretmene, memura falan ihtiyacı varsa, bir fazlasının bile işsiz kalacağını anlatıyordum!
O tahminler gerçekleşmekle kalmadı, katmerlenerek toplumsal sorunlar haline gelirken, imtiyazlı sınıfsallık da yarattı!
ŞİMDİ bir de beş on yıl sonrasını düşünün. On beşi aşkın üniversiteden mezun olacak binlerce gençlere bu ülkede nasıl bir gelecek vaat edebileceksiniz ki?
Hatta artan nüfusu Kuzeyin bu daracık duvarları arasında nasıl iskâna tabi tutacaksınız, Hem de aşını işini de sağlamak zorunluğunda!
BU nedenle diyoruz: “Evet gece kulüpleri, bet ofisler, gaminilerle falan uğraşalım ama bu memleketi geleceğe de hazırlamak gerekir.
Üniversiteden mezun olan gence “git tarlada inşatlarda çalış” diyemezsiniz. İşsizlik yine göç yolları açacaktır. Nitekim daha şimdiden 3. Ülkelerden mezun gençler, mezun oldukları ülkelerde yahut kapağı bir başka AB ülkesine atmaktadırlar kalmaktadırlar.. Ha, “kalan yaşlılar bize yeter” derseniz amenna!
FAKAT daha tehlikeli olan gerçek nedir bilir misiniz? Bütün uğraşlara karşın “gelip geçen günleri bile sorunlarından kurtaramamamız!”
İşte trafik, pislik sorunları! İşte sağlık eğitim sorunları! İşte denetim uyuşturucu sorunları! İşte sosyal çöküntünün sonucu olan ayrılan çiftler, küçük çocukların artan suç işleme oranları! Bu sorunlar Bizimle birlikte büyüyüp gelişiyor fakat yazık ki bizimle ölüp gitmiyorlar ama! Peki gelecek nesle bu sorunları mı miras bırakacağız? **********
KISACA TAKILDIĞIM: (İŞE GÖRE İNSAN!)
Temel işsiz güçsüz, iş bulma dairesine gider. Görevli memur sorar: “Mesleğiniz nedir?” “Ben der Temel, Kaplan avcısıyım. Görevli kızar! “Be adam der, Trabzon’da kaplan mı var!” “Temel cevap verir. Ben de zaten bu nedenden dolayı işsizim ya!”
Demek istedim ki “geleceklerden” söz ederken, artık eğitimi “işe göre insanlar yetiştirme üzerine sistemleştirmek gerekir…”
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Yeni Çözüm Arayışı Ve Dıştaki Türk Lobileri
- TÜM YAZILARI için tıklayınız