Kuşkumuz Devam Etmektedir

Zamanı saati geldiğinde masa yine kurulacaktır

ads ads ads ads
05/04/2018

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Saatin yelkovanı gibi ayni fasit dairede dönerken  aslında hep bir tekrarı seslendiriyoruz!  “Güney Rum yönetimi kadar özgür ve egemen ve en az  onlar gibi tanınmış devlet olmayı.”

Oysa komşumuz için durum bu değil! Onlar “istediklerine” büyük oranda ulaşırlarken  şu anda Kuzey’i de kapsamına alan bütünsellikte tüm adanın tanınmış devletidirler! Üstelik Türkiye’nin adadaki devamı olduğuna inandıkları “Türkleri” de  Kuzey’e sıkıştırarak siyasi yönden etkisiz hale getirdiler.

Ancak “mücadeleleri” bitmedi! Müzakerelere devamla Kuzey Kıbrıs’a da egemen olacak bir çözümü kovalıyorlar! (Tabi hemen hatırlatalım, Rum için 1974 Barış harekâtı kendi aptallıklarından kaynaklanan talihsiz bir kazaydı, şimdi bu kazayı müzakerelerle izale edip  Kuzey’e de siyasi yönden ve çoğunluk esasında postu serecek bir zemin yaratmaya çalışıyorlar…)

KIBRIS sorunu şu yukarıdaki bir kısa cümle ile anlatılacak  kadar basit ve bu kadar yalındır! Yada Kıbrıs sorunu bu kadar büyük ve bu kadar karmaşıktır!

Buna karşın tek gerçek yanı, “Türk-Rum siyasi mücadelelerinin bitmediğidir bir, yeniden savaşmayacaklarına göre çözüm için müzakerelere devam etmekten başka çarelerinin olmadığıdır, iki!

GÖRÜLÜYOR ki müzakerelerden ne kadar kaçınılırsa kaçınılsın, zamanı saati geldiğinde masa yine kurulacaktır..

Fakat diyor Sn. Akıncı Rum tarafının onca fırsatı teptiğini hatırlatarak,  “artık yağma yok! Masaya oturacaksak koşullarla beraber oturacağız…”

O zaman da taraflar “kendilerine göre en iyi koşullar oluştuğunda dayatacaklar müzakereleri! Ki şimdilerde Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kavgasından dolayı Kıbrıs siyasi sorununu masaya taşıyacak bir ortam yoktur! Çünkü “münhasır ekonomik bölgeler” TC ile Yunanistan arasında da başları  ağrıtan sorun  oldu..

PEKİ bu bekleyiş dönemini fırsata çevirerek elimizi zayıflatmadan daha çok güçlenmek gerekmez mi? Akıl mantık diyor ki evet..

Fakat bizim  bazı insanlarımız,  yada “sakallı Vasfi’lerimiz” yanlarına bazı politikacıları da alarak ne yapıyorlar? Daha çok sınır kapısı açmak için çalışıyorlar! Maraş kayıtısız şartsız Rum’a iade edilsin diyorlar! Fakat çok daha önemlisi  “Ankara’nın yakamızdan  düşmesini askerin çekilmesini dolayısıyla bizi Rumlarla baş başa bırakmasını istiyorlar!

İşte Rum’un büyük bir umutla gözlediği fırsat da budur! Türkiyesiz bir Türk tarafını içten vuracak kıvama geldiğinde o müzakereler Kuzey’i Rum’a tavla teslim etmek için yeniden başlar!

**********

HANİ E-DEVLET OLACAKTIK?

Yılda bir iki kez periyodik aralıklarla bir görevli kapınızı çalar, devlet babanın gönderdiği ilmühaberi elinize tutuşturuverir..

O resmi belgede sorulan şudur: “Sağ mısın ölü müsün?” “Yaşamaya devam ediyor musun yoksa cartayı çektin mi?”

       TABİ ki yok öyle sorular da “devletten maaş çekenlerin imzalayıp muhtardan da mühürlettikten sonra  vergi dairesine götürdükleri  bu “yoklama bildirgesi”   aslında KKTC yurttaşı olarak  var mısın yok musun yoklamasından başka bir şey değildir!  Öyle de bir  tuhaf olmaz mısınız?  Çünkü devlet sizi, “hâlâ ölmedim ayaktayım” diye ispatı vücut etmeye davet ediyor! Ürpermez misiniz “ölmediğinizi bildirirken?”

       Bu “bildirge” olayı    ta    Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde seçim kampanyasında vaat ettiği  “e-devlet” müjdesine kadar dayanır! Nitekim yıllar öncesi o kampanyada  ilk   kez Eroğlu “e-devlet olacağız” dediydi de henüz yaygın bir terim olmadığından herkes birbirine sorduydu: “Nedir bu e-devlet” diye!

       TABİ ne “indi ne de cin!” Basbayağı sicilinizi, secerenizi bilgisayara kaydetmekti ki  bir baktılar mı görsünler yaşadığınızı,  yahut cartayı çektiğinizi de!  Düşünün ki feyisbuk bile dünyadaki  milyonlarca hesabı olan üyelerinin    bir anda ıcığını cıcığını çıkartacak kadar bilgiye sahip oldu bu internet dalgasıyla!

KONU bu değil ama. Temmuz’da yerel seçimler oluyor.. Bir yandan belediyeler öte yandan muhtarlıklar! Öteden beridir bu “kurumların” sistemleri hep sorgulu şaibelidir!. Nitekim mahallemdeki  muhtara uğradığımda o da yakındıydı bu “yoklama bildirgelerinden” ve “hâlâ dediydi e-devlet olamadık!” Sorun işte bu e-devlet olamayışımızdır!

Olamadık ki mahallelerde   çoğu aileler “muhtarını” da tanımaz!  Muhtar da mahallesini, aileleri, evlerin sayısını en önemlisi altyapı ve ötesi sorunları  bilmez.  Öyle de olunca memleket sorma gir hanına dönmekte hele söz konusu yüz bine yaklaşık üniversite öğrencisi olduğunda daha vahim  durumlar yaşanmakta!

OYSA çoğu zaman devlete uğramadan bu en küçük yönetim birimi olan muhtarlıklarda  bazı sorunlarınızı hemen çözmek mümkün olabilmelidir.

Ki  hâlâ devletin Bakanları işini gücünü bir yana koyup yollara düşmekte,  bir köy muhtarının  çözmesi gereken   “arazi sorunları” gibi müzmin dertleri, bizzat sorunlu kişileri başına toplayarak çözmeye çalışmaktadır?

İSTENEN devlet bu değildir! E-devlet olacaksak da iki önemli “kurumu” sistemleştirip çalıştırmazsak  Osmanlıdan kalma ilmühaberlerle oyalanmaya devam ederken, geçen zamanları  boşuna harcamaya devam edeceğiz!

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (İLGA EDİLEN MÜŞAVİRLİKLER!)

Dün, “bu ülkede hiç mi iyi işler yapılmaz” falan dedimdi!  Bazan iyi işler de oluyor! Mesela “Bakanlar kurulunun Müşavirlikleri kaldırılma kararı gibi.”

Ancak  sorulmalıdır ama:  “İlga edilen müşavirliklerin yerine kim getirilecek? Yeni “Kamu Görevlileri Yasası” işte bu soruya, “hükümetler gelip gitse de  bürokrasi kalıcılığıyla devleti yürütecek bir konuma getirilmelidir” cevabını verebilmelidir artık!

05/04/2018 14:26
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.