Pazar Sohbetimdir: (Şiirlerle Büyüsün Çocuklar…)

ads ads ads ads
25/03/2018

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Kentler de insanlar gibidirler. Her sabah sizinle birlikte doğarlar yeni günlere.. Her gün sizinle birlikte   değişerek büyürler.

Ne var ki  onlar yıllara uzanan yollarında devam ederlerken o ezeli büyümelerine, siz  sadece bir iki hatıranızı bırakırsanız o kentlerin tarihine.. Hatta hatırlanmazsanız bile!

 BİLMEM nereden, kimlerden, nasıl  gelmiş.. Kim bilir nereye gidecek Mağusa’dan söz edecektim de hatırladım “kentleri!” Onlarla yaşadığımızı, onlarla kader birliğine vardığımızı. Hatta onlarla savaşıp onlarla barıştığımızı.

MAĞUSA için söylenmedik ne kaldı ki? Lefkoşa, Girne, Baf, Leymosun için de söylenip yazıldığınca.. Buna karşın hâlâ üzerine söyleşiyoruz ama..                                             

Nitekim geçtiğimiz hafta sık sık yaptığımca, yine Mağusa Surlariçi’ne indimdi.  Doğup büyüdüğüm kasaba.. Kan kanı çeker ne de olsa.. Dahası hatıralarım yaşar.. Üstelik çoktan ölmüşler ama hâlâ  anam babamla..  Sülalemle kısaca..

TABİ Mağusa “Surlariçi”nden taşıp dışarı taşan,  “çarpık” da olsa artık değiştikçe büyümekte olan bir yeni Mağusa daha var…

Surlariçi mi? Galiba Venedikliden kalan hisarları, Osmanlıdan miras evleriyle değişmeyen bir kasaba işte! Bu kasabanın tam ortasında  şimdilerin Namık Kemal Meydanı var ya geçtiğimiz gün işte yine oradaydım nasılsa…                                                               

ARTIK KKTC’nin öteki yörelerinden, Güney’den her gün beş on otobüs dolusu turist gelmekte Surlariçi’ne. Şöyle bir dolanıp, rehberlerinin, şimdilerde adı Lala Mustafa Paşa Camii, eskilerde Ayasofya dediğimiz tarihi gotik kilisenin önündeki Mağusa ile ilgili tanıtım konuşmalarını dinledikten sonra, etrafa dağılıp, aslında  “hisarlarla kapalı bir tarihi müze” durumundaki kasabaya dağılmaktalar.. Çoğu emekli yaşlı turistler.

Meydandaki bir iki lokantaya oturup bir şeyler yiyenler, hediyelik eşyalar satın alanlar da olsalar,  para bırakmayanlardan!  Tutun ki hem turizme ihanet, hem Mağusa’ya!

*****

NE DİYORDUM? Namık Kemal Meydanında, artık üzerindeki o tarihi  Arapça harflerle eski Türkçe yazılmış “hitabenin” okunamayacak kadar ufalanıp kaybolmaya yüz tutmuş  Cafer Paşa Çeşmesinden sarkarak  “İbo’nun kahveye” döneceğim…  Baktım kızlı erkekli minik çocuklardan oluşan bir grup ilkokul öğrencisi, Namık Kemal büstünün önünde toplanmış, ellerinde pankartlar…

Duraksadım… Bunlar bizim çocuklarımız.  Yarının büyükleri, cıvıl cıvıllar.. Ki bu çocuklar da ayni kaderi paylaşarak Mağusa kenti ile birlikte  büyümeye başladılar, hayatlarıyla hatıralarını kazırlarken tarihin taşlarına…                               

*****

(BİRAZ geride kalarak yaklaştım bu küçücük çocuklarımızın yanlarına.. Namık Kemal büstünün hemen önünde belediye başkanı Arter, eğitimci ve şair Şirin Zaferyıldızı, şair Kansoy ve hem KKTC’nin hem de Mağusalı oluşuyla ayrıca bizim de medarı iftiharımız olan film yapımcısı, sanatkâr Derviş Zaim…

Etkinlik, “Zaim’in kardeşi olan Şirin Zaferyıldızı’nın Mağusa belediyesiyle birlikte oluşturduğu bir “şiir etkinliği.” Şiirleri yazanlar da işte o küçücük bebek yüzlü  çocuklarımız. Ki “Kına Çiçeği Şiir Gazetesi” de “Şiirlerle büyüsün çocuklarımız”  dediğince, “o çocuklarımızın şiirleriyle dolu…)                            

“Kına Çiçeği Şiir Gazetesinde” bu etkinlikle ilgili küçük bir tanıtım yapan Zaferyıldızı bakın ne diyor:

“Mağusa Gelişim Akademesi’nde üç yıldır yürüttüğümüz şiir atölyesi meyvelerini vermeye devam ediyor. Yazan, düşünen, sorgulayan, araştıran ve kültürüne değerlerine sahip çıkan minik yürekler şiirlerle büyüyorlar. Sanatın her dalına ilgi duyan ve araştıran bu minik şairler, birlikte üretmenin de mutluluğunu yaşıyorlar. Çalışmanın büyük erdem olduğunun bilinciyle okuma alışkanlığı kazanmış bu çocuklarımız geleceğin sanatçıları.. Bizi sanat kurtaracak… Şiirsiz ve sanatsız kalmayın.”

*****

PEKİ ya miniklerin şiirleri? İşte o “Kına Çiçeği Gazetesinden” aktardığım minik öğrencilerin yazdıkları bazı şiirler. (Ki unutmayın daha yaşları çok küçük. Henüz hayalleri gelişmemiş. Düşünürken, yaşadıkları hayata dair düşünüyorlar ve şiirlerine de  o yaşadıklarını aktarıyorlar. Şimdi söz bu minik şairlerden bazılarının.  Mesela:

“Oyun” demiş şiirine bir minik: “Oyun kuş gibi uçar/ Bakarım oynar/ Bir baktım oynuyorum/ Ne yapsam doymadım/ Her gün şiir yazdım/ Ve eğlendim.”

(Nedir çocukların dünyası? Oyun, okul, oyuncaklar mı?.. İşte onlardan da bir demet:       

“Okulda değişik şeyler öğreniriz/Okulda eğlenceli şeyler yaparız/ Çok güzeldir okul” diyor bir diğer minik.

Oyuncaklar mı? “Oyuncaksız olmaz ki/ Benim hiç oyuncağım yok ki/ Oyuncak olmazsa çocuk da olmaz/ Paramız olmasa bile/ Kuşlar gibi özgür  olmamız gerekir.                           

(Küçücük bir çocuğun oyuncak özlemini de aşan yaşadığı zor hayatı mı diyelim!)

Mesela bir öğrencimiz de “renkleri” yazmış: “Renkler sinirin rengidir/Sinirli ortam/Kavga ortamıdır. Mavi saflığın rengidir/iyi ortam, rahat ortam/Sarı sabırsızlığın rengidir/Mutlu ortam, neşeli ortamdır.

Fakat şuna bakın: Çocuğumuzun biri “yalnızlığı” hissetmiş. Diyor ki şiirinde “Arkadaşlar/ Arkadaşlar yoksa/ Bir sürü balık yalnız.”

“Ne güzel/ Şair oldum” diyor bir başka minik öğrenci ve devam ediyor: “Bütün dünyaya şiir yağdıracağım/ Buna yemin ettim.

NE diyeyim. Bu çocukları şiirlerle dolayısıyla edebiyatla yetiştirmeye çalışanlardan Allah razı olsun.  Temennim, “evet şiirler, şarkılar, güzelliklerle büyüsün çocuklarımız..

25/03/2018 16:26
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.