Telekulak, devlet kulaksa…

ads ads ads ads
25/07/2013

ads

Hasan Hastürer Hasan Hastürer


Bu toplumun gerçek anlamda sivilleşmeye ve demokratikleşmeye ihtiyacı vardır.

Sivil ve demokratik yaşamda en temel insan hakları da güvence altında olur.

Şu anda insan haklarımız güvence altında değildir. “Devlet kulak” devlet olanaklarıyla insan haklarına ayırım gözetmeksizin saldırmaktadır.

Pazar günü seçim var. Seçimden sonra oluşacak Meclis, yapacağı yasal düzenlemelerle insan haklarına saldırı nitelikli bu tür operasyonları her kim yaparsa yapsın zaman aşımı olmadan en ağır cezaya çaptırılmasına imkan yaratmalıdır.

Bunu hangi kuruluş ya da kişi yaparsa yapsın, vatana en ağır ihanet suçuna verilecek en ağır cezaya denk cezaya çaptırılabilmeli.

 
 

2009’da dönemin Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Sözcü Hasan Erçakıca ve o zaman Maliye Müsteşarı olan Zeren Mungan arasında geçen konuşmaların ses kaydı ve konuşulanların yazılıya dökülmüş hali dün basına “servis” edildi.

Yazılı metni, internet ortamında gördüm.

Hızla bir göz attım.

Eğer Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan bir sohbet dinlenip kaydedilmişse, içerik değil dinlemeyi becerenler benim için açık ara öndedir.

İçerik zerre kadar umurumda değil, dersem inanın yalan değil.

***

Bu satırların yazarı olarak kimlerle sohbet etmedim ki?

Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, parti başkanları, milletvekilleri, elçiler, komutanlar…

Sohbeti verimli kılan karşılıklı saygıyla oluşan güven ortamıdır.

Yazılmamak kaydıyla söylenenleri asla yazmadım.

Asla her hangi bir programda kullanmadım.

Pazara kadar değil mezara kadar saklayacağım çok önemli bilgilere sahibim.

Hele o bilgiyi benle paylaşan artık hayatta değilse tek yanlı iradeyle hiç kullanmam.

O sohbet ortamlarında hem karşımdaki hem de ben çok samimi paylaşımlar ortaya koyduk elbette.

Allah aşkına özel samimi sohbette kimler aklından geçenleri söylemez ki…

Telefonlar açık unutulduğu zaman dinlenerek zorda kimler kalmadı ki…

Stüdyoda yayında olunmadığını sanarak kimler gafil avlanmadı ki…

***

21 Temmuz Pazar günkü yazımın başlığı şuydu: “Biri bizi gözlüyor mu?”…

O yazımın bir bölümünde, “Seçim dönemiyle birlikte izlenme kuşkuları da ayrı bir ivme kazandı.

Bu ülkede yıllardır izlenme, dinlenme kaygısı var.

Cumhurbaşkanlığında zaman zaman devreye sokulan özel cihazla telefonlar devre dışı kalıyor.

Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanlığı görevini devraldığı 2005 yılında, başkana yakın çalışma ofislerinde bir sandalyenin altında böcek diye tanımlanan dinleme cihazı bulunmuştu.

Benzer endişe devletin öteki üst düzeylerinde de eksik değil” diye yazdım.

***

Mehmet Ali Talat’ın, Cumhurbaşkanı seçiminden kısa bir süre başkanlık çalışma ofisinde bir araya gelmiştik.

Sohbet biraz koyulaşınca Talat, kısık bir sesle, “En iyisi sohbete bahçede devam edelim” demiş ve bahçeye çıkmıştık.

Neden?

Nedeni çok açık…

Çalışma ofisinde gizli dinleme sistemi olduğuna kuşkunun ötesinde inanıyordu.

Haksız mıydı?

Elbette haksız değildi.

Çünkü görevi devraldıktan sonra yapılan teknik taramada bir sandalyenin altına yerleştirilmiş, böcek diye tanımlanan dinleme aygıtçığı bulunmuştu.

***

Şu anki Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bu konuda çok mu rahat?

Hiç rahat değil.

Elinden çok bir şey geliyor mu?

Sınırlı da olsa elinden geleni yapıyor.

Cep telefonları yanında dinlene donanımlarını da etkisi kılacağı inancıyla Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı makam odasında Jammer denen özel alet vardır.

Devreye sokulduğu zaman dinlenmeye karşı tedbir alındığına inanılır.

***
Bu konuda acı olan nedir bilir misiniz?

Telekulak operasyonlarının devlet kulak olarak yapılması.

Dinlemenin devletin sivil ya da askeri istihbarat birimleri tarafından yapıldığı inancı yaygındır.

Daha da önemlisi yaygın bir şekilde dinleme ve izleme yapıldığına inanılıyor.

***

Tüm devletlerin istihbarat birimlerine gereksinimi vardır.

Ulusal ya da toplumsal güvenlik amaçlı dış hedefli istihbarat faaliyetleri olacaktır.

Ancak istihbarat faaliyetler, özel dinleme operasyonları devletin en yetkili makamlarını, toplumda konumu olan herkesi kucaklama noktasına gelirse, amaç dışı çok tehlikeli ve çok ağır suç kapsamında çalışma yapılıyor demektir.

İstihbarat faaliyetleri dıştan içe doğru yönelir ve siyasi amaçlı çalışmaları görev alanı yaparsa çok çok tehlikeli bir durum söz konusudur.

***

Talat, Erçakıca ve Mungan arasındaki konuşmaların içeriğinde çok önemli kayda değer pek bir şey yok.

Ancak bu sızdırmayı kimlerin değerli kabul edip, topluma satmaya çalışacağını dikkatle izleyeceğim.

İzleyeceğim ki derin güçlerin işbirlikçilerini öğrenmiş olayım.

***

Tabii bu noktada şu da aklıma gelmiyor değil.

İçeriği pek de önemli olmayan ses kaydı kamuoyuna sızdırılarak, etrafa, “Daha elimizde neler var” mesajı da verilmeye çalışılıyor olabilir.

***

Bu toplumun gerçek anlamda sivilleşmeye ve demokratikleşmeye ihtiyacı vardır.

Sivil ve demokratik yaşamda en temel insan hakları da güvence altında olur.

Şu anda insan haklarımız güvence altında değildir. “Devlet kulak” devlet olanaklarıyla insan haklarına ayırım gözetmeksizin saldırmaktadır.

Pazar günü seçim var. Seçimden sonra oluşacak Meclis, yapacağı yasal düzenlemelerle insan haklarına saldırı nitelikli bu tür operasyonları her kim yaparsa yapsın zaman aşımı olmadan en ağır cezaya çaptırılmasına imkan yaratmalıdır.

Bunu hangi kuruluş ya da kişi yaparsa yapsın, vatana en ağır ihanet suçuna verilecek en ağır cezaya denk cezaya çaptırılabilmeli.

 
Günün sözü:
 

Gafil muhbirlerin çorap söküğünün başlangıcı olabilir.

 

25/07/2013 11:14
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Telekulak, devlet kulaksa…, Hasan Hastürer
MANŞETLER

HK Hasan Hastürer

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.