Yıpranan adalet, hakkaniyet duygusunun tamirine öncelik…

ads ads ads ads
17/08/2013

ads

Hasan Hastürer Hasan Hastürer


Şöyle veya böyle yeni bir hükümete kısa bir süre içinde sahip olacağız.

Yeni hükümet bir koalisyon hükümeti olacak.

Koalisyon hükümeti demek, bakanlıkların partilerin kurtarılmış bölgesi olması demek değildir. Koalisyon hükümeti, takım ruhuyla toplumda öncelikle yıpranan adalet duygusunun tamirini sağlaması gerekir.

Sibel Siber hükümeti, kısa sürede çok büyük işler mi başardı? Hayır, öyle ahım şahım işler yapmadılar.

Yaptıkları, toplumun adalet, hakkaniyet duygularını çiğneyen uygulamaların üzerine gidip düzeltmeleri oldu.

 
 

Kıbrıslı Türkler yıllarca kuyunun dibinde tutulmaya çalışıldı.

Aslında “çalışıldı” yerine tutuldu demek daha doğru olur.

İnsanların kurtuluşunu isterseniz tam anlayana kadar konumunu ya da durumunu tekrar tekrar anlatacaksınız, tekrar tekrar vurgu yapacaksınız.

“Kaç defa?” diye soran olursa da yanıtı, “Kavranılana kadar” olacak.

***

Kuyunun dibindeki kurbağaya “Gökyüzü ne kadar?” diye sormuşlar.

Gariban kurbağacık başını kaldırıp bakmış bakmış, sonunda da, “Kuyunun ağzı kadar” demiş.

Bulunduğu yerden baktığı zaman ötesinden haberi yoktu ki…

***

Yaşadığınız ülkeyi tüm gerçekleriyle görmek, anlamak, sorunları sağlıklı olarak saptamak için yurt dışına çıkıp ülkeye bakmak önemli bir avantajdır.

Yani kuyunun dibinden kurtulmak şart.

Kuzey Kıbrıs’ı tanımak mı istiyorsunuz?

Sorunların kaynağına mı inmek istiyorsunuz?

Çare üretmek mi istiyorsunuz?

Yurt dışına çıkıp Batı’yı tanıyıp, Batı’dan nereden nereye gelindiğini göreceksiniz. Bunun için çok özel yetenek ve bilgi birikimine de gereksinim yoktur.

Yeter ki gözlem yeteneğiniz iyi olsun. Yeter ki Batı’nın geldiği noktada devlet çarkının nasıl döndüğünü kendi ülkenizle kıyaslayınız.

Saydamlık, açıklık ve hesap verebilirliğin sözde değil özde nasıl uygulandığını uygulama yerinde görmek önemlidir.

***

Kıbrıs Türk toplumunda uzun yıllar bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin dışa açılmasından, yabancılarla yüz yüze gelmeleri sempati ile karşılanmadı.

Sempati ile karşılanmama bir yana engellenmek istendi.

Temas içinde olanlara potansiyel, “casus” gözüyle bakıldı.

***

Kendi yaşamımda bunun ilk örneğini Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Yürütme Kurulu üyeliğim yıllarında KKTC’nin ilanı öncesinde, 1980’li yılların başlarında yaşamıştım. KTÖS’ün Dünya Öğretmen Sendikaları Federasyonu (FİSE) üyeliği için rahmetli Arif Hasan Tahsin’le Prag’a gidecektik. Son ana kadar izin verilmedi. Dönemin Federe Devlet Seyahat Belgesi ile bizi Prag Havalimanı’ndan içeri sokmayacakları söylendi. Biz, “Sorun olursa geri döneriz” dedik, para pul istemedik. Son an mesai bitimi ve tatil başlarken gidemeyeceğimizi düşünüp, “Gidin” dediler. Zar zor bilet uydurup yola çıktık. Prag Havalimanı’nda da KTFD’nin seyahat belgesine vize vurdular. FİSE toplantısında da KTÖS’ün o dönemin en güçlü uluslararası öğretmen kuruluşuna üyeliğini sağladık.

Niye zorluk çıkardıklarını o olayda azıcık anlamıştım. Daha sonraki gelişmeler o günkü saptamalarımın yüzde yüz doğruluğunu kanıtladı.

***

Her ne halse yabancılarla iletişimin çok zor ve özel yetenek istediği yaklaşımı toplumda hep egemen tutulmak istendi yıllarca.

Gözlerin hep kapalı tutulması istendi…

Dünyadan ne olup bittiğini, dünyanın size nasıl baktığını bilmek istiyorsanız, resmi birkaç ağızdan çıkanlara kulak vereceksiniz. Sizin gidip doğrudan bilgilenmeniz sakıncalı kabul edildi.

Kıbrıs Türk toplumu, çok uzaklara gitmeyelim… Son dönem yaşanmakta olan sıkıntıların öncesindeki dönemde Güney komşumuz kadar mutlu ve refah düzeyini yakalamış olsaydı, bizi yönetenlere yönelik eleştirilerin dozu, yılların ortalamasının çok altında olurdu. Ya da siyasi tartışmalar toplumun huzuruna negatif etki yapamazdı.

***

Hiç sözcükleri kıvırmaya gerek yok. Siyasi partiler ve tek tek politik kimlik sahibi olanlar, hükümette bulunma süreleri oranında bu toplumun geldiği olumsuz noktada sorumludurlar.

Ancak olumsuzluklardan sorumlu olanların nasıl olup da koltuklarında dönüşümlü oturmaya devam edebildikleri de önemlidir.

1974’ten günümüze bizde yaşanan olumsuzlukların yüzde beşi demokratik bir ülkede hükümet götürür, ilgili politikacıların siyasi ömrünü bitirir.

Bizde hükümetlerin gidişinde, genelde paylaşma kavgalarına neden oluyor.

***

Bu satırların yazarı olarak herhangi bir formülle çağdaş dünya ile bütünleşmemizin yönetenlerce istenmediğine inanıyorum.

Çünkü çağdaş dünya ile bütünleşmek demek, ülke sınırları içerisinde en üst kurum olan devletin, siyasiler tarafından yağmalanmasının zorlaşması demektir.

On küsur yıl önce Strasbourg’ta Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nde (AKPA) Gürcistan’ın o dönemki bayan Parlamento Başkanı’nın konuşmasını dinlemiştim.

O konuşmasında şunları da söylemişti: “Yolsuzluklar karşısında yıllarca başarılı olamamıştık. Avrupa’ya yakınlaşmamız, Avrupa Konseyi’nin gösterdiği yönde mevzuatlarımızda yaptığımız düzenlemelerle önemli mesafeler aldık.”

Bu sözler hala kulaklarımda yansıyor.

***

Şöyle veya böyle yeni bir hükümete kısa bir süre içinde sahip olacağız.

Yeni hükümet bir koalisyon hükümeti olacak.

Koalisyon hükümeti demek, bakanlıkların partilerin kurtarılmış bölgesi olması demek değildir.

Koalisyon hükümeti, takım ruhuyla toplumda öncelikle yıpranan adalet duygusunun tamirini sağlaması gerekir.

Sibel Siber hükümeti, kısa sürede çok büyük işler mi başardı?

Hayır, öyle ahım şahım işler yapmadılar.

Yaptıkları, toplumun adalet, hakkaniyet duygularını çiğneyen uygulamaların üzerine gidip düzeltmeleri oldu.

Sibel Siber hükümeti, tek parti hükümeti değildi.
CTP, DP ve TDP’nin ortaklığıydı.

Üç parti bu dönemde bunu başarabildiyse, iki partili bir koalisyonda da neden başarılmasın?

 
 
Günün sözü:
 
Bozuk düzenden çıkarı olanlar düzenin bekçisi olur.
 

17/08/2013 11:42
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Yıpranan adalet, hakkaniyet duygusunun tamirine öncelik…, Hasan Hastürer
MANŞETLER

HK Hasan Hastürer

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.