Meselenin temelinde sevgi saygı erozyonu var!!!
04/09/2013
Hasan Hastürer
Ankara ile Kuzey Lefkoşa ilişkilerinin hiç ama hiç gecikmeden tamir edilmesine gereksinim var. Ankara çok büyük, Kuzey Lefkoşamız çok küçük olabilir. Türkiye ile ilişkilerde saygı ve sevgiyi öne koymayı başardığımız an tüm sorunların hızla çözüme kavuşacağını göreceğiz.
Genelde yazıma başlarken, yazının başlığını da belirlerim.
Yazının başlığını belirleyip yazdıktan sonra yazı kendiliğinden su gibi akar, gider.
“Meselenin temelinde sevgi saygı erozyonu var!!!” başlığını belirlememe rağmen içimde bir kuşku duruyor aslında.
“Meselenin temelinde sevgi saygı eksikliği var!!!” daha doğru mu olurdu?
Erozyonun olabilmesi için öncelikle sevginin, saygının var olması gerekir.
Türk insanı ile Kıbrıs Türk halkı arasında pazarlıksız, al-ver hesabı olmadan, saygı sevginin varlığını çocukluk günlerimden bilirim.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Kıbrıslı Türklerin yönetim yapıları arasında da yıllarca saygı sevgi temelinde, farklı sıcak yanları olan bir ilişki oldu.
1974’e kadar Kıbrıs Türkü, Türkiye’nin sivil ve demokratik olmayan yüzüyle yakın temas halinde oldu.
TMT’nin komuta kademesinde yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kod isimli komutanları, olağanüstü yetkilerle donatılmıştı.
Bir anlamda kestikleri kestik, biçtikleri biçtikti.
İsterlerse severlerdi, isterlerde döverlerdi.
Ya da tek başlarına karar verip, Alpay Mustafa’nın öldürülmesi gibi öldürürlerdi.
İlginçtir o dönemde yaşanan onca rahatsız edici gelişmeye karşılık Kıbrıslı Türklerin, Türkiye sevgisi kalıcı yaralar almıyordu.
1950’li yılların sonlarında Türkiye’nin ihtiyacı var diye analarımız, ablalarımız, halalarımız, teyzelerimiz, kulaklarında küpeleri, bileklerinden bileziklerini, boğazlarından kolyelerini çıkarıp Türkiye’ye yardım olsun diye vermedi mi?
1963 sonrası da Türkiye Kızılayı’nın gıda yardımlarıyla beslenmedik ki?
1963’te Kıbrıs Türk Silahlı Kuvvetler Alayı, kışlasını terk edip Gönyeli ve Ortaköy’e mevzilendi.
O zor günlerde insanlarımız mutfağında pişenleri yakında nöbet tutan askerle paylaştı.
Derin araştırma olmadan, güvenle pek çok aile kızlarını Türk askerine eş verdi.
Bazıları Anadolu’ya gittiği zaman evlendiği askerin orada evli olduğunu gördü, perişan oldu. Ancak tüm bunlar sevgiyi eksiltmedi.
Çarşıda çanak, çölek almak isteyen istediği indirimi alamayınca, “Hadi canım sende… Yazıklar olsun kurtarılmaya değmezmişsiniz” dedi.
Türkiye’den birileri bunları söylerken bizim başımızdakiler de “Anavatan” söylemlerinde ölçüyü kaçırdı.
Samimi olan, Ankara’dan birileri bizi adeta aşağılayınca, buradaki “Anavatan” söylemleri sokaktaki insanlarımızı rahatsız etti.
Kıbrıs Türk insanının Türkiye’den beklentisi saygı ve sevginin karşılıklı olmasıdır.
Bunun adının ne olacağı çok da önemli olmadı.
Ancak Türkiye’nin KKTC’nin IMF’si gibi davranması ilişkileri farklı etkiledi.
Kimse, “Türkiye parayı versin, karışmasın” demedi.
Ancak o denetim sisteminin doğru ve düzeyli olması istendi.
Bazılarına göre en uçta olan söylemler için bile, “Bırakın söylesin, noldu?” denebiliyor.
Kıbrıs Türk insanının çok büyük ekseriyeti için Türkiye’nin adadaki askeri varlığı rahatsız edici değildir.
Hele bugünkü konumuyla Türk askeri hiç rahatsız edici değil, diyebilirim.
Yıllar evvel Lefkoşa’daki inzibat birliğinin komutanı bile ismen geniş kesimlerce bilinirken bugün generallerin isimlerini bilmeyenler rahat yüzde seksenin üzerinde.
Yıllarca asker bağlantılı bir rahatsızlığın varlık düzeyi sorgulandı.
Şimdi o sorgulama gerilere kayarken Ankara’nın sivil yapısıyla sorunlu konuma gelmişlik, en sağduyu sahibi olanları bile rahatsız ediyor, endişelendiriyor.
Hele bu süreçte, “İstenmiyorsak askerimizi de alır gideriz” denilirse, bunun verdiği rahatsızlığın boyutu kolay kolay tahmin edilemez.
Ankara ile Kuzey Lefkoşa ilişkilerinin hiç ama hiç gecikmeden tamir edilmesine gereksinim var. Ankara çok büyük, Kuzey Lefkoşamız çok küçük olabilir. Türkiye ile ilişkilerde saygı ve sevgiyi öne koymayı başardığımız an tüm sorunların hızla çözüme kavuşacağını göreceğiz.
Saygı ve sevginin boşluğu, para ve korkuyla doldurulamaz.
- Yirmi birinci yüzyılın köle diyarı...
- UBP’de sular, durulma yoluna girer...
- Bir kişi daha eksildik... Nurlar içinde uyu Münire öğretmen...
- Pasaport işlemi yapan Türk polisinin anımsatması...
- 'YÖDAK’ta yokluk ve sıkıntıları mazeret yapmadım…'
- Rekabet edebilirlik ve kaliteli eğitim vazgeçilmezdir
- Bizim hava yolumuza ihtiyacımız vardır…
- Zengin iş adamı karşısında, zavallı fakir devlet…
- Yerel yönetimler de rotasız…
- Vatandaşın derdi ve öncelikleri farklı olunca…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız