Artık kemerde ne delik ne de delinecek yer kaldı…

ads ads ads ads
08/09/2013

ads

Hasan Hastürer Hasan Hastürer


Kamu-Sen Başkanı Mehmet Özkardaş’tan mektup var...
 

Artık kemerde ne delik ne de delinecek yer kaldı…

 

Mehmet Özkardaş: Aç olan, çocuğunun okul taksitini ve banklara olan borcunu ödeyemeyen, doktora gitmesini öteleyip, sağlığını dahi parasızlıktan ikinci plana atan bir halka, “Size yasalar yapacağız, biraz sabır gösterin” diyemezsiniz.

 
 

Dün, “Akaryakıt fiyatları gibi maaşlarda otomatiğe bağlansın…” başlıklı yazımı okurlarla buluşturdum.

Çok sayıda okuyucu görüşü geldi.

Kamu-Sen Başkanı Mehmet Özkardaş’ın mektubu aynen sizlere aktarmam gerekecek kadar bütünlüklü.

Özkardaş’ın mektubunu aynen size taşıyorum:
Sayın Hastürer,

7 Eylül 2013 tarihli Havadis Gazetesi’ndeki “Akaryakıt fiyatları gibi maaşlarda otomatiğe bağlansın…” başlıklı yazısını dikkatle okudum.

Yazdıklarınızın altına aynen imza atarım Kıbrıs Türk halkı, gerek ekonomik olarak, gerekse sosyal ve psikolojik olarak en kötü dönemlerini yaşamaktadır.

Siyasi partiler arasında yaşanan vekil transferleri, partizanlıklar, yağmalama, mafyalaşma, çeteler ve bankaların devlet eliyle yaptıkları tefecilik!..

Kıbrıs Türkü için hayati önem taşıyan ve olması için on binlerin meydanları doldurduğu; “Kıbrıs’ta kalıcı çözüm” dahi artık halkın gündeminden çıkmışsa, bunu herkesin çok iyi okuması gerekir.

Artık halkımızın öncelikleri geçim derdi olmuştur.

Son altı yıldır artış alamayan memurun, işçinin alım gücü, artan hayat pahalılığı ve yükselen döviz karşısında en az % 50 erimiştir. Asgari ücretliler açlık sınırının altında kalmışlar, işsiz olan gençlerimiz; ya ülkesini terk etmek zorunda kalmışlar, ya da bunalıma girmişlerdir…

2011 yılından itibaren yeni işe girenlere uygulanan maaş ise tam bir sefalet ücreti olmuştur. Üniversite mezunu bir gencin başlangıç maaşı 1800 TL. civarındadır. Oysa Türkiye’de dahi en düşük memur maaşı 2000 TL’nin üstündedir…

Memuru hep tembellikle ve çok maaş almakla suçlayıp, sürekli Türkiye’deki hükümetlere şikayet eden sermaye kesimi dahi; bugün bu olumsuzluktan etkilenmiş, ve “memurlara artış verilmese esnaf batar, piyasa ölür…” demeye başlamışlardır.

Halkımızın hatırlaması için memurların aldıkları artışlar ve DPÖ’nün törpüleyerek açıkladığı HP’lerden örnekler vermek istiyorum: 2004-2007 arası DPÖ’nün açıkladığı toplam HP %42.9 olmuştu, 2004-2007 arası memurun aldığı artış ise; % 27.4 olmuştur.

2007 yılından 2009 yılına kadar ise sadece HP’ler (vergileri de alınarak ve gerçek açıklanmayan oranlarda) maaşlara yansıtılmıştır…

UBP’nin hükümet olduğu 19 Nisan 2009 yılından sonra ise, HP askıya alındı oyunları ile adeta ortadan kaldırılmıştır.

2009-2013 (Haziran ayına kadar) DPÖ’nün açıkladığı uyduruk HP toplamı % 31 olmuş, bu dönemdeki maaşlara yapılan artış ise % 9 olmuştur. Aradaki fark ise; % 22’dir.

Gerçek HP’nin çok daha yüksek olduğunu ve DPÖ’nün rakamları eksik gösterdiğini, yapılan zamları, fon artışlarını da dikkate aldığımızda gerçek kaybımızın % 50’lerin üzerinde olduğunu görürüz.

Sadece son bir ayda dövizdeki artış nedeni ile kaybımız; % 13 - % 14 olmuştur.

Akaryakıta sürekli yapılan zamlar; elektriğe, tüp gaza, ulaşıma, iletişime, gıdaya, inşaat sektörüne yaşamın her alanına katlanarak yansımaktadır.

Oysa akaryakıtın Kalecik’e geliş fiyatı ile pompa satış fiyatı arasında % 100’ün üzerinde bir fark vardır. Bu fark; devletin halkından aldığı, vergi ve fonlardır. Bu nedenle akaryakıt pompa fiyatları yükselmektedir.

Vergi kaçıranlardan vergi alamayan, kayıt dışılık karşısında aciz kalan hükümetler dolaysız vergileri artırarak vergi hırsızlarının ödemedikleri bütçe açıklarını da ödeyenlerden çıkartmaktadır.

Vergi dairesinin açıkladığı resmi rakamlara göre; 2009 yılı vergi döneminde 19.572 olan ve vergi dairesine kaydı bulanan şahıs dosya sayısı; 2010’da; 11.314 dosyaya, 2011 yılında ise; 10.272 dosyaya düşmüştür.

Vergi Dairesi’nde dosyası bulunan şahısların yarısından çoğu zarar göstermiş ve toplamda şahıslardaki vergi toplama oranı % 20 - % 25’lerde kalmıştır. Kurumlarda ise; 2009 yılında vergi dairesine kayıtta bulunan 5.812 kurum varken bu sayı 2010’da 4.133, 2011 yılında ise 3.597’ye düşmüştür. Kurumlarda ödenen vergi oranı ise, % 25- 30 arasında kalmıştır.

Sendikamızın yaptığı çalışmalarda yıllık vergi kaybımızın ve kayıt dışılığın toplam tutarının ise yaklaşık 700-800 milyon TL (Eski para ile 700-800 trilyon) olduğu hesaplanmıştır.

Bunu bir de batık banklardan ve kamu bankalarından hortumlanıp, eşe dosta dağıtılan 700-800 milyon dolara yakın parayı ilave edersek; (Bu rakamları Sn. Mehmet Tancer defalarca dile getirmişti…)

Bu ülkeyi kimlerin, kaç ailenin nasıl sömürdüğünü ve aslında hükümetlerinde bunlara seyirci kalmaları bir yana, nasıl destek olduklarını ve bütçe açıklarını da memurların, işçilerin, asgari ücretlinin ekmeğini küçülterek kapatmaya çalıştıklarını görürüz.

Halkımız, bu hükümetten olumlu icraatlar bekliyor.!

CTP-DP koalisyon hükümetinin programı okundu. Programda; dokunulmazlıklar, Meclis İç Tüzüğü’nün değiştirilmesi, tek seçim bölgesi, Güvenlik Kuvvetleri, Sivil Savunma ve Merkez Bankası’nın başına KKTC vatandaşının atanması, Geçici 10. Madde gibi önemli ve olumlu maddeler var, ancak önemli olan bunların yapılmasıdır ve nasıl yapılacağıdır.

Bu ve bunun dışında halkımızın beklentisi olan yasal düzenlemeler hükümetin ilk üç ayından (bir kısmı) veya bir yılında yapılmalıdır. Ancak, halkı aç ve işsiz olan, esnafı siftah yapmadan dükkan kapatan, hemen her şeyin dövize endeksli olduğu ve hemen her kesin de döviz borcu olduğu bir ülkede öncelik geçim derdidir.

Aç olan, çocuğunun okul taksitini ve banklara olan borcunu ödeyemeyen, doktora gitmesini öteleyip, sağlığını dahi parasızlıktan ikinci plana atan bir halka, “Size yasalar yapacağız, biraz sabır gösterin” diyemezsiniz.

Banka faizleri zaten canlar yakıyor. Bankalar bire aldıklarını, faize faiz uygulaması, masraf, hayat ve ev sigortası diyerek, borç kredisi alanların kanına kadar emerken, bir de dövizin hızla artması tüm kesimleri ama en çok ta döviz borcu olanları olumsuz etkileyecektir.

Altı yıldır maaş artışı alamayan insanlar borçlarını ödeyemeyeceklerdir. Hükümetin ilk icraatının ve hemen; banka faizlerini düşürüp, dövizle olan okul harçlarını sabitlemesi, faize son vererek, tefeciliği önlemesi gerekir.

Piyasanın canlanması ve esnafın biraz olsun nefes alması için de, altı yıldır, artış alamayan çalışanlara, dar gelirlilere, emeklilere ve asgari ücretliye artış vererek ölmemesini sağlamalı, eşelmobilde eski sisteme dönmelidir.

Bunları yapmak bu hükümetin boynunun borcudur. Muhalefette iken eşelmobil kaldırıldığında, Göç Yasası ile maaşlar geriletildiğinde, yasal zorunluluk olmasına rağmen hiçbir yıl yetkili sendikalarla görüşmeler yapılmadığında ve artış verilmediğinde, geçmiş hükümeti eleştirenler, hatta “Nasıl artış verelim, enkaz devraldık!...” diyenlere “Enkaz edebiyatı yapmaktan vazgeçiniz, durumu bilerek hükümete talip oldunuz…” diyen CTP-BG ve DP-UG’nin bugün aynı mazeretlerin arkasına saklanma hakları yoktur.

Para da var, imkanda var. Halkımızdan çalınan ve yıllardır dosyaları dahi açılmayan batık banka soyguncularının, vergi hırsızlarının, kamu bankalarının geri dönmeyen paralarının, kayıt dışı kayıplarının peşine düşsünler. Bu paraların toplamı milyar doları aşmaktadır ki; bunlar alınabilirse ne sağlıkta, ne eğitimde, ne de her gün canlar verdiğimiz karayollarında sorunlarımız kalmaz.

Bizler halk olarak bugüne kadar çok fedakarlıklar yaptık.

Dolaysız vergilerle vergi ödemeyenlerin yükünü de çektik, bankaları soyanların açığını yüksek banka faizleriyle de ödedik, temiz çevreye ve havaya hasret kaldık, yaşam kalitemiz düşürüldü ve hala bizden anlayış, sabır ve fedakarlık bekleniyor…

Artık kemerde ne delik ne de delinecek yer kaldı…

Hükümet acil önlem alıp, banka faizlerini hemen düşürmezse, maaşlara artış yapıp, çalışanların ve asgari ücretlinin nefes almasını sağlamazsa, artan bu pahalılık ve yükselen döviz karşısında, toplu iflaslar, sosyal patlamalar başlayacak, boşanmalar artacak ve birçok yuva dağılacaktır.

“Emek en yüce değerdir ve emekçiden yanayız” sözü şimdi hayata geçirilmeyecekse, artık ne emeği, ne de emekçiyi bulamayacaksınız!..

 
Günün sözü:
 

Susanın, lokmasının küçülmesi yazgıya dönüşür

                                                                                                        

08/09/2013 12:45
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Artık kemerde ne delik ne de delinecek yer kaldı…, Hasan Hastürer
MANŞETLER

HK Hasan Hastürer

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.