Cumhuriyet tarihinin en büyük hesaplaşması…

ads ads ads ads
06/08/2013

ads

Hasan Hastürer Hasan Hastürer


Dün kararı açıklanan Ergenekon davası, AKP ile karşıtlarının büyük hesaplaşmasıdır. Açıklanan kararla dava bitti mi? Bana göre esas dava şimdi başladı. İstinafa gidilse de çok şey değişmez. Dünkü tarih Türkiye’de milattır. Dün mahkumiyetleri açıklananlar hapiste yattığı sürece Türkiye iç politikasında uzlaşı hiç kolay olmayacak. Bunu herkes bir kenara not etsin.

 
 

Ergenekon davası diye isimlendirilen davanın kararı dün Silivri’de açıklandı.

Türkiye, kelimenin tam anlamıyla soluğunu tuttu, kararı izledi.

Karar açıklanırken tahminler yapıldı.

Sonuç, Balyoz davasının ardından Ergenekon Davası’nda Türkiye Cumhuriyet tarihinin idam dışında en ağır cezaları verildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst düzey komuta kademesinde görev yapan paşalar ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Emekli çıkmasından kısa sayılacak bir süre sonra tutuklanan Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, ömür boyu hapse mahkum edildi.

***

Türkiye’nin haber ağırlıklı kanallarının tümü dün gün boyu Ergenekon davasını izledi, haber verdi, akşam saatlerinde de değerlendirme programları ekrana taşındı.

Ergenekon davası, sıradan bir dava değildir.

Davanın bütünündeki suçlamaları burada kategorize etmeye hiç gerek yok.

Ergenekon davası, Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük hesaplaşmasıdır.

***

Ergenekon davasını iddialar, bulgular ve karşı savunmalarla ele almaya kalkarsanız meselenin özünden uzaklaşırsınız.

Ergenekon Davası diye isimlendirilen davanın bir tarafında, ılımlı İslam diye tanımlanan ve 2002 yılından başlayarak Türkiye’de hükümet olan anlayış, öte yanda ise Atatürk ilke ve devrimlerine sadık kalarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sahip çıkmayı görev bilenler.

AKP’nin şahsında Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’de hükümet etme fırsatı yakalayan siyasi yapı, hükümet etmenin iktidara dönüşmesi için darbe dahil her türlü düşünceyi, her türlü yöntemi Anayasal görev sayan anlayışla mücadelenin ötesinde ölüm kalım savaşına girmesi gerektiğini biliyordu.

AKP’nin Meclis çoğunluğuyla hükümeti ele aldığı ilk günden bu savaş başlamıştı.

Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesi, AKP liderliğinin İslami yaşam tarzına, eşlerinin tesettürlü olmasına saygı gösterir gibi olsa da uygulamada kabul etmedi.

Tesettürlü eşler davetlerden uzak tutuldu.

Havaalanlarındaki karşılamalarda tesettürlü eşlerle yüzleşilmedi.

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi döneminde, “Askerin istemediği biri Cumhurbaşkanı olamaz” denildi ama Erdoğan ve AKP’nin ısrarcı ya da kararlı duruşuyla Gül, tesettürlü eşiyle Çankaya’ya yerleşti.

***

Yargı yoluyla AKP’nin önü kesilmek istendi… Olmadı…

Sonrasında yargı da değişti.

AKP hükümetten iktidara sıçrarken kitabına uygun şekilde devletin tüm kurumsal yapılarında radikal değişikliler gerçekleştirdi.

Yüksek Askeri Şura’da Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta kademesinin söz hakkı etkisizleştirildi.

Seçilmişler ağırlığını koydu.

Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde Menderes, Demirel, Ecevit, Özal dahil hiçbir liderin gösteremediği bir tavır içinde oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK), “Darbeyi aklınızdan çıkarın. Aksi halde kolay teslim olmayız” mesajını verdi.

***

TSK, Türkiye’de yaşananlardan rahatsız mıydı?

Elbette rahatsızdı.

Ulusal Kurtuluş Savaşı ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bir ulus ya da halk hareketi ürünü değildir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki ordunun kurduğu bir cumhuriyettir.

Buna tepki gösterenler olabilir.

Ancak azıcık soğukkanlı ve klasik tarih değerlendirmesi dışından bakıldığı zaman bu böyledir.

Harp Okulu’na giren her Harbiyelinin birinci hayali Genel Kurmay Başkanı olmaksa zirvelerde yer bulduktan sonraki hayal ise Cumhurbaşkanlığı olmadı mı yıllarca…

29 Ekim 1923’te Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.

9 Kasım 1989’da Kenan Evren’in görevi sivil Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’a devretmesine kadar geçen 66 yıldaki yedi cumhurbaşkanından sadece  Celal Bayar sivildi.

TSK, sivil iktidarlara her zaman kuşku ile baktı.

O kuşku ile bakış, çok kolay darbeyi besledi.

***

Sivil iktidarlara kuşku ile bakmak Atatürk’ten gelen bir anlayıştır.

Atatürk’ün gençliğe seslenişini gelin hep birlikte okuyalım.

Koyu renk ve altı çizili bölümlere özellikle dikkat edelim.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.

Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

***

TSK, Cumhuriyet tarihi boyunca sivil ve demokratik yaşam için söz hakkı olan bir kuruluş olarak kabul gördü.

Erdoğan liderliğindeki AKP’ye kadar hiçbir siyasi yapı, TSK ile karşı karşıya gelmeyi aklından bile geçirmedi.

TSK, dış güçlere karşı askeri senaryolarla, tatbikatlar yaparken iç politikada kendilerine göre Cumhuriyet değerlerine tehdit eden gelişmelere karşı da kendini Anayasal görevli saydı.

***

TSK’dan ve de Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan bazı kadrolar esas görevleri dışında içe dönük siyasi misyonlardan beslenen, en temel hakları tehdit eden eylemlerin içinde oldu.

Türk Gladiyosu diye anılan Özel Harp Dairesi’nin varlığı ve çalışmalarında Türkiye’deki sivil iktidar kuruluşundan neredeyse otuz yıl sonra haberdar olmuştur.

Gücünü devletten alan bu örgütlenmeler amaç dışı faaliyetlere yöneldiği zaman takip edilemedi… Bulgular elde edildiği zaman işlem yapılamadı.

***

Erdoğan, bir siyasi hareketin lideri olarak her şeyi göze alarak kavga bayrağını açtı.

Erdoğan, çok iyi biliyordu ki iktidarlarının geleceği için TSK’da darbe yapabilecek anlayışı etkisizleştirmesi gerekiyordu.

Köklü etkisizleştirmeyi de yargı üzerinden yapmayı tercih etti.

Ergenekon sürecinde gördük… Erdoğan, “Konu yargının sorumluluk alanındadır, konu demokrasi meselesidir” deyip, uzlaşıyı aklından bile geçirmedi.

AKP iktidarı için tehdit oluşturabilecek asker, sivil, akademisyen, gazeteci ayırımı olmaksızın herkesle hesaplaşmayı en önemli kilometre taşı olarak görüldü.

***

Dün kararı açıklanan Ergenekon davası, AKP ile karşıtlarının büyük hesaplaşmasıdır. Açıklanan kararla dava bitti mi? Bana göre esas dava şimdi başladı. İstinafa gidilse de çok şey değişmez. Dünkü tarih Türkiye’de milattır. Dün mahkumiyetleri açıklananlar hapiste yattığı sürece Türkiye iç politikasında uzlaşı hiç kolay olmayacak. Bunu herkes bir kenara not etsin.

 

Günün sözü:

 

Farklı tarafların ortak kabul göstermediği yargı kararlarının adilliği hep sorgulanır.

 

  

06/08/2013 10:39
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Cumhuriyet tarihinin en büyük hesaplaşması…, hasan hastürer
MANŞETLER

HK Hasan Hastürer

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.