Parti içi mücadele hele muhalefet çok zor...

ads ads ads ads
03/09/2013

ads

Hasan Hastürer Hasan Hastürer


Muhalif duruşun, muhalif bir duruşla mücadelenin en zor olduğu yer siyasi partilerdir.

Partide iktidar olanın her türlü karar, beyan ve uygulaması adı PARTİ DİSİPLİNİ olan koruyucu zırhın arkasındadır.

Parti içi iktidar ne yaparsa “PARTİ İÇİN YAPAR.”

Siyaset dünyasında ömür boyu en önde olmak isteyenler, yatıklarıyla söyledikleri örtüşmese de Demirel’in dediğini söyler: “KENDİM İÇİN BİR ŞEY İSTİYORSAM NAMERDİM!!!”

 

Cumartesi gittiğim İstanbul’da dün üçüncü günümdü.

Genelde neredeysem yazılarımla okurların da oralara dokunmasını severim.

Ancak bu yazı okurlarla buluştuğu zaman ben de Kıbrıs’ta olacağım için olduğum yerden kopma sürecim başlıyor bir anlamda.

***

Dün sabah Point Hotel Barbaros’un on sekizince katında boğaz manzarasını seyrederek kahvaltı yaparken telefonum çaldı.

Arayan Mağusa’dan çok değer verdiğim insanlarımızda biri olan Dr. Okan Dağlı’ydı.

Maraş’ı da kapsayacak şekilde ekrana yansıyacak bir Mağusa sohbeti yapmakla ilgili konuştuk.

Ülkemizde hayatın toplam kalitesine her yandan saldıran kalitesizliklere karşın seslerimizdeki barışçıl rengi, huzuru karşılıklı fark ettik.

Aslında ülkede kalitesizlikler, sırf güzel sözlerle örtülmeye çalışırken, özellikle örtünün altını çok kolay gören insanları mutlu olması imkansız gibidir.

Ben ve Okan Dağlı arkadaşım gibi azımsanmayacak sayıda insanımız yüreklerimiz kan ağlarken, sırf toplumsal morali olumsuz etkilememek için yüzlerimize, duruşlarımıza mutluluk çizgileri yerleştirmeye çalışıyoruz.

Yoksa ülke her bakımdan yerlerde sürülürken, özü ile sözü bir olmayanların bu denli önlerde olabilmesini gülerek karşılamanın bir tek adı olabilir... AĞLANACAK HALİMİZE GÜLMEK.

***
İnanın yoruldum.
İnanın usandım.
Her Allah’ın günü yazıyorum...
Her Allah’ın günü ekranlardan insanlarımızla buluşuyorum.
Her gün ne bulup yazacağız?
Her gün ne bulup konuşacağız?
Her gün yazmak, her gün konuşmak zor değil.

Bütün mesele toplam kalitesizliğe paçayı kaptırmadan yazmak ve konuşmak.

Kalitesizliğe kaliteli yaklaşmaya çalışmak inanın çok zor ve çok yorucu.

***
İnsanların isimleri merkezdir.

İsimlerin solu sağı dersem bakış pozisyonuna göre farklı algılanabilir.

İsimlerin önü ve arkası dersem sanırım daha kolay anlaşırız.

İsimlerin önünde genelde gelip sıfatlar olur.

İsmin sonrasında ya da karşıdan baktığınızda sağında soyadımız, baba adımız yani kökümüz, aile bağımız var.

Mesleki sıfatlar dışında tüm sıfatlar gelip geçicidir.
Kalıcı olan ismimiz sağ tarafıdır.

Eğer birileri “Onur- gurur- şeref- büyüklük” anlamı katarak isminin sol tarafını, etiket, sıfat tarafını öne çıkarırsa orada atalarına saygısızlık bağlamında ciddi bir tercih söz konusudur.

Gelip geçici sıfatlara sıkı sıkı yapışanlardan topluma asla hayır gelmez.

Yanıltıcı sözler ya da görsel yanı ağır basan davranışlar asla “hayır gelmeyen” yanlarını örtmeye yetmez.

Hiçbir yorganın boyu, kötü niyetli, basit, kişisel hesaplı davranışları örtmeye yetmez.

Böylesi yaklaşımları, örter gibi görünen yorganlar küçük bir esintiyle de mutlaka uçar, altındaki rezillik gözler önüne serilir.

***

“Mütevazı” davranma çabası da bir başka örtü türüdür.

Mutevazının sözlük anlamı, alçak gönüllü, kibrizdir...

“Alçak ya da yüksek gönüllü ne demek?”
Bir söz var... BÜYÜKLENME PADİŞAHIM SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR...

Allah’ı boş verin konu ölçülebilir değerlere gelindiği en büyük, en iri, en kocaman olandan da daha büyük, daha iri, daha kocaman var mutlaka...

***

Siyasal yaşamımızda da en büyük tehlike gelip geçici sıfatlara ömür boyu sahip olmak isteyenlerdir.

Partilerden başlayarak siyasi makamların yani koltukların tümüne oturanlar kalkmak istemiyor.

Sanki de analarının rahminden o koltuğa doğdular...

Mezara giderken de tabutla değil koltukla gideceklerini düşünüyorlar herhalde.

***
Koltuk kavgası partilerden başlıyor.

Popüler Muhteşem Yüzyıl dizisi, okuma fırsatı bulmayanlara Osmanlı’da saray entrikalarının nasıl olduğunu, iktidar hırsıyla kardeşim kardeşi, babanın oğlunu nasıl gözden çıkarabildiğini gözler önüne sermiyor mu?

Herkes elini vicdanına koyup doğru söylesin...

ÖZELLİKLE BELİRLİ BÜYÜKLÜĞE ULAŞAN SİYASİ PARTİLERİMİZDE YAŞANANLARIN OSMANLI SARAYLARINDA YAŞANANLARDAN NE FARKI VAR?

Bana göre hiç bir farkı yok.
***
Hayata bakınız...
Haklı olarak işlem gören, genelde güçlü olandır.
Partilerde de parti içi iktidarın sahipleri “HAKLIDIR.”
“HAKLIDIR”ı tırnak içine boşuna almadım.
Önemli olan haklı olarak hakkın alınmasıdır.
***

Normal koşullarda mücadele ve muhalefet daha iyi ve daha güzel için tetikleyicidir.

Hiç kuşkusuz muhalefet ve mücadele körü körüne olmamalı.

Kıbrıs Türk toplumunda ortak akıl anlayışıyla hareket etme kültürü olmadığı için her türlü platformda güçlü olan kendine göre farklı olan her türlü düşünceden rahatsız olur.

Partiler arasında iktidar-muhalefet duruşuna alışıldı.
Alışılanda yanlışlar doğrulardan çok fazla olmasına rağmen alışıldı.

Bizim coğrafyada iktidarın her söylediğinin, her yaptığının farklısını söyleyip savunmak muhalefettir.

Meclis’te iktidar elini “Evet” diye kaldırırsa,  muhalefet de kendiliğinden “hayır” diye kaldırmaz mı?

Ansızın oybirliği olduğu zaman toplum bile hayretler içinde kalıp, “Birceğez dağda karga öldür galiba” demez mi?

***

Muhalif duruşun, muhalif bir duruşla mücadelenin en zor olduğu yer siyasi partilerdir.

Partide iktidar olanın her türlü karar, beyan ve uygulaması adı PARTİ DİSİPLİNİ  olan koruyucu zırhın arkasındadır.

Parti içi iktidar ne yaparsa “PARTİ İÇİN YAPAR.”

Siyaset dünyasında ömür boyu en önde olmak isteyenler, yatıklarıyla söyledikleri örtüşmese de Demirel’in dediğini söyler: “KENDİM İÇİN BİR ŞEY İSTİYORSAM NAMERDİM!!!.”

***

Toplumda demokrasi ve çok sesliliği savunanlar sıra partiye geldiği zaman uzun bir çirpi ile muhalif olanların başına vurmak için beklemektedir.

Toplum muhalefet yaparken, “toplumun birlik beraberliğini” düşünmeyenler, sıra partiye geldi mi, “parti içi muhalefet eşittir yıkıcılık” diyebiliyor.

Böylece oluşan mahalle baskısıyla farklı sesler sindirilir... Parti dikensiz gül bahçesi olarak tasarlanır.

Bu nereye kadar gider?
Başarısızlığın faturası partinin kapısından içeri girene kadar.
O gün laf ola bir toparlanma süreci başlatılır.

Parti içi iktidar eskisi gibi güçlendiği zaman parti içi demokrasinin boğazı yine sıkılır.

Bu kısır döngü sürüp giderken, kaybeden de doğal olarak toplum olur. 
Günün sözü: 

Kişiye özel “demokrasiden”,  toplumsa kazanım elde edilemez...

03/09/2013 10:42
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: hasan hastürer
MANŞETLER

HK Hasan Hastürer

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.