1 Mayıs ve faşizan bir düzen…
01/05/2018









Başaran Düzgün
1 Mayıs’ta yani emeğin bayramında, emekçilerin tatil yapması fikrine gösterilen ilgi doğrusu bende küçük çaplı da olsa bir umut dalgalanması yarattı.
Çünkü meslek yaşamım boyunca her 1 Mayıs’ta “devlet memurları bayram yaptı, özel sektör çalıştı” haberleri yapmanın kanıksanmışlığını yaşamaya başlamıştı.
Hani şu ruh hali var ya; “Bu memlekette hiçbirşey değişmez…”
Aynen öyle.
1 Mayıs işçinin, emeğin bayramıdır ama gerçek işçiler-emekçiler kendi bayramlarında adeta köleler gibi çalıştırılıyorlar.
Ve kimse de buna dur demiyor, bu rezalete son vermiyordu.
Çalışma Bakanı’nın dirayetli durması, Müteahhitler Birliği’nin üyelerine “1 Mayıs’ta çalışmayın” talimatı göndermesi, bazı özel sektör firmalarının “1 Mayıs’ta kapalıyız” kararı almasını umut verici bir gelişme olarak sayıyorum.
Niye?
Çünkü bu ülkede vahşi kapitalizmin kötü bir kopyası yürürlüktedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün evrensel kuralları yasalara yansımıştır ama kimse bu yasaları takmamakta ve kendine göre oluşturduğu bir çalışma düzeniyle emekçileri dilediğince sömürmektedir.
Sendikalaşma hakkını geçtim, örneğin bazı sektörlerde, tıpkı faşist rejimlerde yapıldığı gibi “3 kişi biraraya gelip haklarını-hukukunu konuşmaya başlarlarsa” işsizlik ve açlık ile cezalandırılırlar.
O denli faşizan bir yapı vardır ve bu yapıyı sağcı-solcu-sosyal demokrat hiçbir hükümet değiştirememiştir.
Bu satırları okuyanların “bu hükümet değiştirebilecek mi” sorusunu sorduklarını duyar gibiyim.
Bir gazeteci olarak bu soruya şöyle bir yanıt veririm;
Bu hükümetin bahsettiğimiz faşizan yapıyı değiştirmesi için eleştirisel bir yaklaşımla teşvik edici olmamız gerekir.
Günümüzde gazetecilik, muhalif sloganlarla kitle popülizmi yapmak değildir.
Onu yapan ve bir sonuç alamayan çevreler vardır.
Eğer esas olan halk için gazetecilikse, halkın sorunlarının çözülmesi elbette gazetecinin derdi olmalıdır.
Şüphesiz ki Kıbrıs Türkünün her türlü sorundan arınmış, bu topraklarda kendi kaderini şekillendiren, müreffeh ve özgür bir şekilde yaşaması ülküsüne gazeteciler de biat etmelidir.
***
“Bu söylediklerin Havadis’te uygulanıyor mu” diye soranlar olduğunu da elbette biliyorum.
Konuyu Havadis özeline indirgemenin yanıltıcı yönünü saklı tutarak cevap veriyorum;
Evet, bu söylediklerimi Havadis’te uygulamaya çalışıyoruz.
“Uygulamaya çalışıyoruz” cümlesinin detaylarını elbette Havadis çalışanları biliyordur.
Meraklıları da onlara sorarak meraklarını giderebilirler.
Havadis, ta ilk başından ısrarla vurguladığımız gibi “gazetecilerin gazetesidir.”
Havadiste şimdilerde medyanın en büyük sorunu olan “patron gazeteciliği” yoktur.
Düz bir şekilde ifade edersem bu gazete, sahiplerinin daha fazla para kazanmaları için yayınlanan bir tetikçi değildir.
Bir tek patronu vardır; O da Kıbrıs Türküdür.
Vesile sayıp bunun altını çizme ihtiyacım elbette 1 Mayıs vesilesi ile olmuştur.
Çünkü Havadis çalışanları bugün düzenlenecek 1 Mayıs etkinliklerinde ön saflarda yerlerini alacaklardır…