Ruhun Özgürleştiği An… (Stephen Hawking’in anısına)
18/03/2018
Başaran Düzgün
Işık, saniyede 300 bin kilometre hızla ilerler.
Yaklaşık 2 saniyeden az bir zamanda dünya etrafında tur atar.
Bilim insanları dünyada kullanılan mesafe ölçerler yeterli olmadığı için uzaydaki mesafeleri ışık hızını kullanarak ifade ederler.
İçinde, dünyamızın da bulunduğu Güneş sistemi gibi milyonlarca sistem bulunan Samanyolu galaksisinde mesafeler yüzlerce ışık yılıdır.
Saniyede 300 bin kilometre yol giden ışığın bir ışık yılında ne kadar mesafe aldığını kafanızda canlandırırsanız, Samanyolu’nun ne kadar büyüklükte olduğunu tasavvur edebilirsiniz.
Bir de düşünün ki uzayda ya da diğer söylenişiyle evrende Samanyolu gibi milyonlarca galaksi vardır.
Ve evren sadece galaksilerden ibaret değildir.
Galaksiler evrenin yalnızca yüzde yirmisini kaplarlar. Geriye kalan muazzam büyüklük kara enerji (kara delik) denilen bölümden oluşur.
Büyük bir çekim gücü olan kara enerjide madde yoktur.
İnsan aklının algılayabildiği anlamda enerjiden oluşur.
Ve orada zaman da yoktur.
Sonsuzluğun ta kendisi vardır.
***
Dünyaca ünlü Kıbrıslı Psikiyatrist Profesör Dr. Vamık Volkan’ın “Atlarla Yaşayan Kadın” kitabından sonra, Stephen Hawking’in “Ceviz Kabuğundaki Evren” kitabını bitirdim.
Vamık Volkan, klinik çalışmalarından çıkardığı deneyimleri güzel anlatımlı bir kitapta topladı.
Karmaşık neden ve sonuç ilişkileri içeren psikiyatrik tedavileri okuyucunun anlayabileceği bir üslupla kaleme aldı.
Kitap, isminden de anlaşılacağı gibi insanlarla değil, atlarla yaşamayı tercih eden bir şizofren hastasını anlatır.
Vamık Volkan yıllar süren tedavi sürecinde hastasını etkileyen olayları ve olayların yarattığı sonuçlar üzerinde durur.
Bir önermeye varır. Vardığı önermeyi de kitapta uzun uzun anlatır.
İnsanların ölüm ve yasla ilgili tutumları konusundaki tezleriyle beni etkileyen Vamık Volkan’ın “Atlarla Yaşayan Kadın” kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Çocuk istismarı, şiddet ve suçla ilgili kör tartışmaların yapıldığı bu günlerde olup bitene evrensel açıdan bir bakış açısı bulabilirsiniz.
Ama itiraf etmeliyim ki Hawking’in “Ceviz Kabuğundaki Evren” kitabı beni çekim merkezine aldı.
Niye mi?
***
Şimdi ismini hatırlamıyorum ama politikacılarımızdan birine sormuşlardı: “Eğer politikacı olmasaydınız ne olmak isterdiniz?”
Politikayı bir meslek olarak görmeyen, sadece bir hizmet sayan ben, sorunun banallığı karşısında sıkılmıştım ama itiraf etmeliyim ki politikacının verdiği yanıtı da olağanüstü bulmuştum.
“Politikacı olmasaydım uzaya keşfe çıkan bir astronot olmak isterdim” demişti.
Bizdeki politikacıların ufuklarının Lefkoşa’nın Sarayönü meydanından ibaret olduğunu çok iyi bildiğim için evrenin sonsuzluğuyla ilgilenen bir politikacıya sahip olmanın mutluluğunu yaşadığımı hatırlarım.
Aslında sadece çocuklara sorulan bir soru değildir bu.
Ya da üniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilere.
İtiraf edin ki içinizden kaç kere kendi kendinize sordunuz “ne olmak isterdim?” sorusunu.
Ben gazeteci olmasaydım, uzayı keşfe çıkan bir astronot olmak isterdim.
Ya da bir uzay teleskopu başında bilinmeyen yıldızları bulmaya çalışan bir astronom.
“Ceviz Kabuğundaki Evren” kitabının yazarı Hawking, başını bile oynatmakta sorun yaşayan bir tekerlekli sandalye bağımlısıdır.
Tekerlekli sandalyesine monte edilmiş bir bilgisayar aracılığıyla ve beyin dalgalarını kullanarak çevresindekilerle iletişim kurar. Bütün yaşamı tekerlekli sandalyeden ibarettir.
Fakat uzmanlığı evrenin sonsuzluğuyla ilgilidir.
Evrenin büyük bir patlama sonucu oluştuğunu anlatır kitabında.
Patlama sonucu meydana gelen gaz bulutlarının katılaşmasıyla galaksileri oluşturan yıldızların ve gezegenlerin doğumunu açıklar.
Dünyamız bu sonsuz evrende okyanustaki bir ceviz kabuğu kadar yer kaplamaz.
Ve bizim bilebildiğimiz evren henüz sadece bir ceviz kabuğu kadar küçüktür.
Beyninin şimdilik çok az bir bölümünü kullanabilen insanın evren karşısındaki acizliğini düşünebilir misiniz?
Ve düşününce kahretmez misiniz bir mandıradan farksız bu adacıkta geçip giden ömrünüze.
***
Hawking’in beni etkileyen özelliği ilgi duyduğum uzaya dair verdiği bilgiler değil sadece.
İnsan aklının özgürleşmesine yaptığı olağanüstü katkıdır.
Bedeni tutsak bir adamın milyonlarca ışık yılı ötesine bakacak kadar aklını ve ruhunu özgürleştirmesidir.
“Esas tutsaklık ruhun hapsolduğu yerde başlar…”
Bunu anlayabilsek, ceviz kabuğundaki evrende daha mutlu oluruz belki de…
(11 yıl önce kaleme alınan bir yazı. Hawking öldü ve ceviz kabuğundaki evren öksüz kaldı)