Yüzümüze Bakan Olmayacak…
20/04/2018
Başaran Düzgün
Biz, kendi kavgalarımız ve incir çekirdeğini doldurmayan konularımızın girdabında sürüklenip gidiyoruz ama Türkiye tarihi günlerden geçiyor.
Yapılan sistem değişikliği ile bugüne kadar alışkın olmadığı bir yönetim şekline bürünen ve hemen hergün sürpriz sayılabilecek gelişmeler yaşayan Türkiye, şimdi erken seçim kararıyla yeni altüst oluşlara tanıklık edecek.
Yaşamanın hemen her alanına nüfuz eden, siyaseti doğrudan kontrolünde tutan Recep Tayip Erdoğan (ortağı Bahçeli’nin de katkısıyla) yaklaşık bir buçuk yıl sonra yapılacak milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini öne aldı ve 65 gün sonra Türkiye’yi erken seçime götürüyor.
Bu sürpriz kararın nedenleri konusunda çeşitli yorumlar yapılıyor.
Perde gerisi gelişmeler anlatılıyor.
Tümünü dinliyor ve okuyorum.
Hiç kimse olup-biteni derli toplu ve özet bir şekilde ortaya koyamıyor.
Çünkü herkes kendi tarafından olaylara bakıyor.
Çünkü Türkiye keskin bir şekilde taraflara büründü, kamplaştı.
Ve kamplar arası diyaloğu bir yana bırakın, herkes kendi kampında adeta kum torbalarından oluşturduğu mevzilerde karşı tarafa ateş ediyor.
Normal demokrasilerde asla olmaması gereken bu durum da seçimler ve Türkiye’nin geleceğine ilişkin sağlıklı değerlendirme yapılmasını engelliyor.
***
Seçim startının verilmesiyle birlikte konu Erdoğan’ın yeniden kazanıp kazanmayacağına indirgendi.
Erdoğan’ın yeniden kazanmasını isteyenler son 15 yılda yaptıklarından dem vuruyorlar.
Erdoğan karşıtlarının söyledikleri ise aslında dehşetengiz şeylerdir.
Söylenenlerin toplamına baktığınızda Türkiye’de diktatörlüğün hüküm sürdüğü sanılabilir.
Ve bu sadece Türkiye içinde değil dünyada da geçerli.
Muhalefetin seçimleri “diktatörü alaşağı edeceğiz, demokrasiyi getireceğiz” kampanyasına çevireceği aşikardır.
Böylesi bir ortamda nasıl sağlıklı bir seçim yapılır ve seçimin sonucu ne olur?
***
Türkiye’nin seçim ortamına girmesi bizim hükmet için kötü haberdir.
Bütçesini yeni geçirmiş ve icraat yapmak için kolları yeni sıvamış hükümetin Ankara’ya muhtaç olduğu bir gerçektir.
Daha diplomatik bir şekilde ifade edilirse hükümet, Ankara ile işbirliği içinde yol almalıdır.
Nitekim bakanlarımız bir bir Ankara’ya gidip, muadilleri ile uzun uzun görüşmeler yapmaya başlamışlardı bile.
Yaptıkları açıklamalardan da anlaşılıyor ki geliştirdikleri projeler için Ankara’nın desteğini istiyorlar.
Fakat, heyhat ki Ankara’da artık ölüm-kalım mücadelesinden beter bir seçim ortamı vardır.
25 Haziran’a kadar da gündem budur.
Böylesi bir ortamda yüzümüze bakan olmayacak.