Ahtapotun Kolları: Lefkoşa…
11/03/2018
Başaran Düzgün
Lefkoşalıların ve dahi Lefkoşa’yı sevenlerin en keyif aldıkları etkinliklerden biri de Cumartesi günlerini Lefkoşa surlar içinde geçirmeleridir.
Park yeri sorununa ve hala süren alt yapı çalışmalarının verdiği rahatsızlığa rağmen “adeta ibadet eder gibi” ailecek çarşıda tur atmak yeni yeni açılan mekanlarda soluklanmak, Büyük Han veya Kumarcılar Hanı’nda kahvenin tadına bakmak uyarına gelirse Lokmacı’nın ötesinde Uzun Yoldaki kalabalığa karışmak adeta vazgeçilmezler arasındadır.
Girne kapısında sıra sıra dizilen otobüslerden inen turistlerle, Lokmacı’da uzun uzun kuyruklar oluşturup Arasta’ya geçen turistlerin yarattığı görsel şölen de görülmeye değerdir.
Anca bir Avrupa şehrinde rastladığımız ve gıptayla baktığımız turist grupları Lefkoşa surlar içinin vazgeçilmezleri arasına çoktan girdiler.
Cumartesi günleri kapısına kilit vurulan müzelere, sıkıştıklarında girebilecekleri tuvaletin yokluğuna rağmen surlar içi adeta cazibe merkezine dönmüş durumdadır.
Ve bu durum elbette “cazibemizle kalkınacağız” şiarına da denk düşmektedir.
Kumarhaneli lüks otellere doldurulan ve adeta kuş sütünün eksik edilmediği sahte cennetler yaratılarak Kıbrıs’tan bi haber gelip-giden turistlerin yanında Lefkoşalının da aşık olduğu bir tarihi kentin turistlerle dolup taşması elbette teşvik edilmesi gerekendir.
Tıpkı, çocuklarımızı o tarihi surlar içini görmeye-tanımaya-öğretmeye teşvik ettiğimiz gibi yapmalıyız bunu.
***
Lefkoşa surlar içi bir yandan böylesi müthiş fırsatlar ve gelecek umudu yaşarken diğer yanda memleketin kötü kaderinden yansıyan çirkinlikleri de bağrında taşımaktadır.
Tüm çalışmalara rağmen birçok büyük şirket surlar içinden hızla kaçmaktadır.
Girne caddesi kapanan dükkanlarla doldur.
Belli ki onca yoğunluğa rağmen ticari kazanç kısmında sorunlar yaşanmaktadır.
İyi bir planlama ve yönledirme yapılması gerekir.
Çok sayıda yatırımcının surlar içine ilgi duyduğu kesindir.
Özellikle genç yatırımcıların yaptığı işler surlar içinin kültürel ve ekonomik dokusunu değiştirmeye adaydır.
Fakat kendi başlarına ve zorluklarla tek kalmış durumdadırlar.
Öte yandan surlar içindeki tarihi binalar bir bir yıkılmaktadır.
Bu açıdan surlar içi açık hava mezbelesine benzemektedir.
Yapılacak bir kalkınma planıyla surlar içini toptan düzenlemek hükümetin ilk yapacağı iş olmalıdır.
Yoksa doğa boşluk tanımaz kuralında olduğu gibi surlar içine başkaları “musallat” olacaktır.
***
Dini sermayeyi arkalarına almış çevreler surlar içine büyük paralar akıtarak adeta tarikat örgütlenmesi yapmak için kolları sıvadılar.
Bir ahtapotun kolları gibi her yere nüfuz etmeye başladılar.
Surlar içindeki fakir aileleri gerekçe göstererek hızla büyümeye çalışıyorlar.
Halbuki tüm bunlar devletin yapacağı işlerdir.
Ve eğer sosyal bir devlet varsa surlar içine derhal el atmalıdır.
Yoksa sevgili Lefkoşamızı çoktan kaybetmiş olacağız…