Bir tilki kadar olamamak…
26/04/2018
Başaran Düzgün
Uzun yıllardan sonra ilk kez Alevkayası yolunda rastlamıştım.
Virajın üstünde yavaşlayan arabanın farlarına takılıp kalmıştı.
5 metre ötemde pırıl pırıl ışıldayan bir çift göz.
Önce Sibirya kurdu olduğunu sanmıştım.
O dönem başlamıştı modası.
Yurtdışından Sibirya kurdu cinsi köpekler getiriliyordu habire.
Büyük başı, kısa ve dik kulakları, farklı gözleriyle hep ürkütücü sayardım Sibirya kurtlarını.
Halbuki oldukça sakin bir tarzları var. İlk gördüğünüzdeki saldırgan imajlarının aksine kuşkucu ve sessiz bir şekilde izlerler sizi.
Gecenin o vaktinde ve dağın başında Sibirya kurdunun ne işi var diye kendime mırıldandığım sürede O’nu fark ettim.
Karşımda duran bir tilkiydi.
Uzun yıllardır görmediğim, hikayelerini dinlemediğim, hakkında şikayet duymadığım tilki.
Arka arkaya eklenen bitevi kuraklık zamanlarında nesli nerdeyse yok olmaya yüz tutmuştu Kıbrıs tilkilerinin.
Çocukluğumuzda nenelerimizin, dedelerimizin fanoz ışığında anlattıkları gece öykülerinde mutlaka adı geçerdi.
Kümeslerine ”ortak” olan, mandıralardan ne bulursa “aşıran” , gururla besledikleri çoban köpeklerini kısacık boyuna rağmen her zaman korkutan tilkiden iyi bahsetmezlerdi şüphesiz.
Ama da saygı da duyarlardı galiba.
Kurnaz olduğunu söyleyip dururlardı.
Ve hiçbir zaman kafese girmediğini.
Kafese girdiğinde kahrından çatlayıp öldüğünü.
***
Hüküm süren kuraklığa rağmen tilki popülasyonu inadına çoğalıyor.
Şimdi yine tilki hikayeleri var etrafta.
Kurnazlığıyla insanları nasıl atlattığı anlatılıyor dilden dile.
Tavuklara dokunmayıp yumurtaları nasıl götürdüğü. Kurulan tuzaklardan ustaca nasıl kurtulduğu. Köpekleri nasıl kovaladığı. “Yeter ki sırtını sağlam bir yere dayasın hiçbir köpek alt edemez onu” diye anlatılıyor dilden dile.
Tilkilerimiz geri geldi.
Ya bize tilkisiyle, tavşanıyla, kekliğiyle dağıyla, taşıyla ovasıyla ve tüm doğasıyla bu memleketi öğreten, bu toprakların vatan olduğunu belleten nenelerimiz ve dedelerimiz.
Onlarla birlikte göçüp gitti bir kültür.
Onlar kahırlarından çatlamayarak özgürlüğün bedelini ödediler her daim.
Şimdi esaretinin bile farkında olmayan kuşaklar geliyor.
Bir tilki kadar bile olamayacaklar…