Bize ezber bozacak siyasetçi lazım
24/04/2020
Mete Tümerkan
Gerçekten üzülerek izliyorum.
En tepede oturan siyasetçi başta olmak üzere siyasette popülizm devam ediyor.
İçinde olduğumuz Covid-19 pandemesi nedeniyle yaşananlardan alınması gereken mesajlar alınmamış!
Herşeyin eskisi gibi olmaya devam edeceği varsayımı ile söylem ve eylemler devam ediyor.
Covid-19 pandemisi ile birlikte dünyada tüm ekonomiler ciddi bir krize girdi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu krizi belli ki misli ile yaşayacak.
Yaşamaya da başladı…
Ama görünen o ki krizin boyutunun henüz tam da farkında değiliz.
Devletin başının olsun, hükümetin olsun Covid-19 panedemisi ile ortaya çıkan ekonomik krize dönük elle tutulur somut bir çalışması yok.
Sayın Akıncı, “Ben Cumhurbaşkanıyım, liderim, bir bilenim” diyor ama toplum olarak bu krizle nasıl baş edilebileceği konusunda liderlik yapmaktan çok uzak.
Ortaya somut ve uygulanabilir çıkış önerileri koymak yerine, hükümeti kendince köşeye sıkıştırmaya dönük hamlelerle günlük siyaset yapma peşinde...
Ülkenin ihtiyacı ezber bozacak yaklaşımların ortaya konulmasıdır!
Ezberlerin terk edilmesidir!
Ama bunun yerine işin kolayına kaçıp, bilinen yerden siyaset yapma anlayışına devam ediliyor.
1970’li, 80’li yılların söylemleri ile popülizm yapmak daha bir kolay oluyor.
Örneğin “Varlıklılar elini taşın altına koysun”, “Hükümet hep sabit ve dar gelirliden, memur ve işçiden keser” gibi popülist eleştirilerle ortaya somut öneri koymadan gün kurtarılmaya çalışılıyor.
Ekonomik ve mali olarak ülkenin bu krizden nasıl çıkacağı, kaynağın nasıl ve nereden geleceği, reel sektörde yaşanması olası iflasların nasıl engelleneceği, kamu maliyesinin nasıl ayağa kaldırılacağına dair ortada somut bir öneri, çalışma ya da eylem yok!
Reel sektörde yaşanması olası iflaslar sonucu ortaya çıkacak işsizlik sorununun nasıl aşılacağını da düşünen yok!
İstesek de istemesek de ekonomide ciddi ve bugüne kadar karşı karşıya kalınmayan bir daralma yaşanacak!
Gelinen noktada Maliye Bakanlığının kasası tam takır.
Covid-19 sonrasında reel sektör iş yapamaz duruma geldi.
İş yapamaz hale gelince de devlete karşı yükümlülüklerini yerine getiremiyor.
Ticari faaliyetler durmuş durumda...
Turizm sektörü, yüksek öğretim, inşaat sektörü ve tabiki ticaret Covid-19 ile birlikte çökme noktasına geldi.
Bu sektörlerin yeniden ayağa ne zaman kalkabileceği konusunda kimse bir öngörüde bulunamıyor.
Sektörlerin kendi içlerinde dünya kadar yükümlülükleri var.
Kısacası, iflaslar peşi sıra gelebilir ve bu iflasların yaratacağı domino etkisi ile ülke tarihinde görmediği çok ciddi bir ekonomik deprem yaşayabilir.
Hükümetin elindeki kaynaklar ve enstrümanlar bu krizle mücadele için yeterli değil.
Bu krizin üstesinden gelebilmek için kesinlikle dış kaynağa ihtiyaç var!
Ve bizim için dış kaynak gelme ihtimali olan tek yer Türkiye.
Bu gerçeği Cumhurbaşkanı Akıncı dahil siyasetteki tüm yetkililer açıkça ifade ediyor.
Ama Türkiye ile bozulan ilişkilerin nasıl düzeleceğine, Kıbrıs meselesi temelinde güven üzerine inşa edilmiş olan güçlü stratejik ortaklığın yeniden nasıl tesis edileceğine ilişkin ortada bir hareket yok.
Özellikle de devletin tepesinden…
Sorunları çözebilmek için önce onları doğru teşhis etmek gerekir.
Biz yaşadığımız sorunun temelinde yatan nedeni teşhis etmekten kaçıyoruz.
Tek dayanak ve çıkış kapısı olan Türkiye ile daha önceki Cumhurbaşkanları Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat ve Derviş Eroğlu dönemlerinde olduğu şekli ile güven üzerine tesis edilen ilişkiyi yeniden kurmak zorundayız.
Kıbrıs konusunda ortak çıkarların alınan ortak kararlarla birlikte korunup savunulduğu zemini yeniden yaratmalı, oluşan güvensizliği ortadan kaldırmalıyız.
Bu sağlanmadan diğer alanlarda işbirliklerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi çok zordur.
Dış kaynak ihtiyacının en üst düzeyde olduğu bu dönemde başımızı kuma gömüp, sorunlara doğru teşhisler koymadan bir yere varamayız.
Popülist söylem ve eylemlerle dış kaynak ihtiyacımızı gidermemiz mümkün değildir.
Sorunlarımıza çözüm üretmemiz de…
BM ya da AB ile Dünya Bankası’ndan sorunlarımıza merhem olmalarını beklemek, ölü gözünden gözyaşı beklemektir.
Ülkenin çok ivedi bir şekilde dış kaynağa gereksinimi olduğu koşullarda biz Türkiye ile aramız açık yakalandık!
Cumhurbaşkanımızın Türkiye ile doğrudan iletişim kuramadığı koşullarda kendimizi tarihimizin en büyük ekonomik krizinin içinde bulduk.
Türkiye’ye en çok ihtiyacımız olan bu dönemde bizim Türkiye ile ilişkilerimiz sıkıntılı!
Bu gerçekleri göz ardı ederek bir yere varamayız.
Mektup diplomasisi ile işi kurtarmanın yetmeyeceği koşullardan geçiyoruz.
Ama bu koşullarda başta Cumhurbaşkanı olmak üzere topluma bu konuda gerçek anlamda umut verebilecek bir şey söylemekten siyaset aciz durumdadır.
Bu koşullarda halka hizmet etmesi gereken makamlarda olanların popülist ifadelerle günü kurtarmaya çalışması gerçekten bizim geleceğimiz açısından çok büyük bir sorundur.
Olmayan kaynağı dağıtma üzerine kurulu anlayışın çöktüğünü artık görmezden gelemeyiz!
Dünyada yaşanan değişim ve gelişmeleri okumak zorundayız.
Covid-19 ile birlikte dünyanın değişmek zorunda olduğunu herkes söylüyor ama bu arada kendi ezberinden de kopamıyor.
Sloganların ötesine geçemiyor.
Oysa içinden geçmekte olduğumuz bu olağandışı günlerde bize ezber bozacak, bu süreçte gemiyi batırmadan limana taşıyacak siyasetçiler ve lider lazım.
Gerçekten bu halkın geleceği ile ilgili gailesi olan ve sorumluluk alabilen lider...
- Guterres mandasını iade etmeli
- Mete Tümerkan yazdı: Haber Kıbrıs 13 yaşında
- Mete Tümerkan: Siyaset adrese teslim işler yapmaktan vazgeçmeli
- Anastasiades’in Maraş rahatsızlığı
- Haber Kıbrıs büyümeye devam edecek
- Bir de böyle deneyelim
- Rahat uyu babam
- Diplomasi’nin yeniden kurgulanması ve Antalya forumu
- Guterres’e Rum engeli
- Eşitlik müzakere konusu değil
- TÜM YAZILARI için tıklayınız