Okyanusu geçtik derede boğuluyoruz

ads ads ads ads
11/02/2020

ads

Mete Tümerkan Mete Tümerkan


İnsanı şaşkına çeviren, akıl tutulması yaşamasına neden olan gelişmeler yaşıyoruz.

Meslek hayatımda otuz yılı geride bıraktım, bu dönemde yaşanan gelişmelere başka hiçbir dönemde tanıklık etmedim.

Memleket yangın yeri. Sorunlar birikmiş, çözüm bekliyor.

Cumhurbaşkanı bir âlemde, Başbakan, hükümet ve muhalefet partileri başka âlemlerde.

Beş yıl önce Kıbrıs sorununu çözme iddiası ile dört ayaklı bir vizyon ortaya koyarak göreve talip olan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Kıbrıs sorununu çözmeyi bir tarafa bırakın, bugüne kadar sorun yaşamadığımız Türkiye ile ilişkileri bile sorunlu hale getirdi.

Türkiye ile Kıbrıs Türkü arasında tarihin hiçbir döneminde yaşanmamış gerilimler ve tartışmaların içinde bulduk kendimizi.

Toplumsal faydayı bir yana bırakan Cumhurbaşkanı Akıncı, geride bıraktığı yaklaşık beş yıllık görev süresi içerisinde memleket meselelerine çözüm bulunması noktasında da kılını kıpırdatmadı.

Görev süresi içerisinde Kıbrıs meselesine odaklandı ama onu da içinden çıkılmaz bir noktaya getirdi.

Bizim nesil de başaramadı” dedi sonra da ‘devrilen treni yeniden raya oturttuğunu’ söyleyerek bundan bir başarı hikâyesi yazmaya çalıştı.

Sonuçta Kıbrıs konusunda aslında bir arpa boyu ilerleme sağlamadan görev süresini tamamlıyor.

Geride Kıbrıs Türk halkına Türkiye ile bile bozulan ilişkileri bırakıyor.

Akıncı, görev süresi içerisinde liderlik yapamadı; toplumu kutuplaştırarak bundan siyasi kazanç elde etme yolunu seçti.

Gerilim yaratacak diye ilhakla iltihakı karıştırdığı açıklamaları da işin cabası…

Kısacası beş yıl öncesine göre bugün sorunlar daha büyük.

Cumhurbaşkanı böyle, peki hükümetler ya da Başbakanlar daha mı iyi?

Keşke en azından onlar daha iyi olsa…

Ama nerede!

Memleket yangın yeri, ama Başbakan Ersin Tatar başka bir âlemde.

Başbakan Tatar İngiltere’de Cambridge Üniversitesi bahçesinde ‘38 yıl önce ve sonra’ temalı fotoğraflar paylaşıyor.

Yıllardır görmediği arkadaşları ile buluşup hasret gideriyor.

Başbakan’ın görünen o ki, asgari ücret, ekonomik pastanın büyütülmesi için çalışma yapmak, memleketin altyapı sorunlarına çözüm üretmek, eğitim, sağlık gibi temel konularda birikmiş sorunların üzerine gitmek gibi bir gailesi yok!

Turizm, tarım, hayvancılık gibi ülke ekonomisi için büyük önem taşıyan sektörlerde her geçen gün daha da büyüyüp derinleşen sorunlara neşter atma yönünde bir niyeti de yok.

Ülke vitesi boşa alınmış, frenleri patlamış bir araba gibi yokuş aşağı hızla gidiyor.

Hükümet edenlerde bu konuda en küçük bir telaş bile yok.

‘Bu arabayı nasıl durdururuz’ diye bir gayret de…

Bugün yok da dün hükümet edenlerde var mıydı?

Onlarda da yoktu...

Bu arada muhalefet partileri de kendi âlemlerinde…

Memlekette sanki tüm kesimlerin basireti bağlanmış gibi…

Aklı başında herkes ülkede yaşananlar karşısında şaşkın ve tedirgin!

Hele bir de Türkiye tarafında olup bitenlere bakınca bu tedirginlik daha da artıyor.

Türkiye’nin Kıbrıs’a dönük politikaları sanki ‘bu ada da bizden kopsun gitsin’ anlayışı ile yapılıyor.

Bir yandan Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarları Doğu Akdeniz’de korunsun diye milyonlarca dolar harcanarak sondaj gemileri alınıyor.

Tüm dünyaya meydan okuma pahasına oralarda Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarları korunuyor. Uluslararası alanda KKTC tüm baskılara rağmen Türkiye tarafından sahipleniliyor.

Ama öte yandan KKTC ekonomisine katkı ve bu ekonominin kendi ayakları üzerinde durmasının sağlanması adına yapılması gerekenler konusunda yanlışlar yapılıyor.

Bir yandan ‘bizim için Edirne ne ise, Diyarbakır ne ise Kıbrıs da o’ denilerek ayrı gayrı olmadığının altı çiziliyor ama en basiti Türkiye’deki bir vatandaş Türkiye’nin herhangi bir yerine tatile ayda on iki taksit ödeme yaparak gidebilme seçeneğine sahipken, Kıbrıs’a ayni imkânlarla gelemiyor.

Yılan hikâyesine dönen protokol imza işleri ile kaynak aktarımı meselesi ise işin bir başka ama en önemli boyutu…

Bir yandan Kıbrıs Türküne sahip çıkarak okyanusu geçen Türkiye, diğer yandan anlamsız bir şekilde birilerini cezalandıracak diye derede boğulmak üzere. Ve böylece yıllarca emek verilen koskoca bir davayı bitirme tehlikesi ile karşı karşıya…

Yani anlayacağınız ne tarafından bakarsak bakalım durum vahim.

1878’de İngilizlere bırakılan Kıbrıs adası Ege adalarında yaşananlardan çok farklı bir serüvenden geçip bugünlere geldi.

Adada kalan Kıbrıslı Türkler bu topraklara sahip çıktığı için bugün KKTC var.

Sonuç itibarıyla bugünlere kolay gelinmedi.

Çok büyük bedeller ödendi.

Gelinen noktada umarım herkes aynaya bakarak bir durum muhakemesi yapar.

Yaşananlar akıl işi değil!

11/02/2020 16:40
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: mete tümerkan
MANŞETLER

HK Mete Tümerkan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.