KKTC Kendi Kendine Yetebilmeli

ads ads ads ads
25/01/2019

ads

Birikim Özgür Birikim Özgür


Kendi kendine yetebilmenin kökeninde varlık bilinci yatır.

Kamu maliyesinin ihtiyaç duyduğu kaynakların yerel ekonomi içinde üretilmesi önemsiz değil elbette.

Ancak işin esası sürekli değişen koşullarda kendi varlığını sürdürebilmek için gerekli planlamaları yapabilen bir toplum ve sistem tahayyülüdür.

Bütçe yönetimi ise bu işin kalbidir.

Çünkü kaynaklarınızı en etkin ve verimli şekilde kullanırsanız amaçlarınıza ulaşma şansınız olabilir.

Hatırlayalım;

2009 yılında ülkemizde çok ciddi bir bütçe krizi yaşanmıştı.

600 milyonluk bütçe açığı “en az 10-15 yıl devam eder” denilen bir iktidarın sonu olmuştu.

Derviş Eroğlu krizi kendince fırsata çevirmişti.

Sendikalara sözler verdi.

Türkiye’ye de “gerekli tedbirleri ben alırım” dedi.

Bütçe açığını toparlamak için acı reçeteler uygulandı.

İç faktörlerin bütçe yönetimindeki başarısızlığı ve siyasi fırsatçılığı iplerin Türkiye’nin eline geçmesi sonucunu doğurmuştu.

Önemli bir toplumsal tecrübeydi.

En büyük faydası da 2009-2016 yılları arasında mali disipline ve bütçe disiplinine uymamız oldu.

Buna bağlı olarak 2016 yılı sonunda cari harcamalarımızın yerel gelirlerle karşılanabileceği aşamaya gelindi.

Ancak geçen süre zarfında ekonomiyi reel sektöre kaydırmak için gerekli adımları hiç atmadık.

Elçiliğin önünde çadır kurduk.

Teknik Heyet Başkanı’nı Ankara’ya şikayet eden mektuplar yazdık.

AK Parti ve Erdoğan düşmanlığından medet umup toplumu kamplara böldük.

Reformları savunanları tukaka ilan ettik.

Tek ayak üstünde direttik ve sistemi düzeltmek için atılması gereken adımları atmadık.

2016 yılında 2009 tecrübesinin zaman aşımına uğramasının da etkisiyle aslımıza rücu ettik.

Mali disiplini terk ettik.

Şeridi başa sardık.

Pirus zaferi kazandık.

Toplumsal birikimlerimizi kendi kendini yönetme bilincini geliştirmek üzere değil statükoyu hortlanmak üzere kullandık.

Kumdan kaleye benzeyen statükomuz geçtiğimiz yıl yaşanan kur krizi ile tekrardan başımıza yıkıldı.

Krizle birlikte 2009 yılındaki bütçe açığının üzerinde bir bütçe açığı oluştu.

Enflasyon ateşine benzin dökercesine yürütülen ücret politikası devlet yönetimindeki ciddi kapasite sorununun göstergesine dönüştü.

Eski paradigmaya göre “marifet” ama yeni siyaset açısından “felaket” tablosu oluştu.

Kendi kendini yönetmeyi “har vurup harman savurma özgürlüğü” zanneden KKTC statükosu 2019 yılı itibariyle duvara vurmuş durumdadır.

Bütçe yapısına bakarak bunu açıklama son derece kolay.

Şekilde görüldüğü üzere 2019 yılında öngördüğümüz harcamalarımızın % 27’sinin nasıl finanse edileceği belirsizdir.

Bu % 27’nin % 16’lık kısmı Türkiye yardım ve kredilerinden oluşur.

Türkiye yardım ve kredilerinden yararlanabilmemiz için iki devletin bir anlaşma imzalaması ve imzalayacakları anlaşmaya da karşılıklı uyması gerekiyor.

Ancak “marifet” mi “felaket” mi sorusuna verilen farklı yanıtlar protokolün imzalanıp imzalanmayacağını tartışmalı bir konuya dönüştürmüş durumda.

Türkiye “felakete” “marifet” muamelesi yapıp canavarın büyümesine sebebiyet verir mi?

Hiç sanmıyorum doğrusu.

Yaparsa da “yazıklar olsun” derim.

Kendi kendimize yetmek için yapmamız gerekenler var.

Tablo ortada:

Türkiye ile protokol imzalanmazsa ekonomimizi ayakta tutmak için gereken kaynaklara erişemeyeceğiz.

Yani yükseköğretim ve turizm başta olmak üzere sektörlerimiz çökecek.

Ülkeye gelecek yabancı turist sayısı sıfıra düşecek.

Altyapı yatırımları iyiden duracak.

Pek çok sektör darboğaza girecek.

Savunma giderleri kapsamındaki cari harcamalarımızı da yıl boyunca kendimiz karşılayacağız.

İlaveten cari harcamalarımız için kullanacağımız 575 milyon TL’lik krediye de erişemeyeceğiz.

Felaketin sözcüleri Türkiye ile müzakereye hazırlanıyor.

Statükoya neşter vurulmaması gerektiğini anlatacaklar.

Türkiye kabul ederse ne ala.

Etmezse de Kıbrıs’taki pozisyonundan ötürü birtakım hassasiyetleri bulunan Türkiye’yi tehdit ederek dize getirme senaryoları bilindik şekilde devreye sokulacak.

“Tahterevallinin diğer ucuna oturarak sayemde yükselen insanlara, canım sıkıldığında kalkabileceğimi söyleyin” denilmediği müddetçe KKTC statükosu ensemizde boza pişirmeye devam edecek.

2009 tecrübesinin varlık bilincimizi yükseltmek açısından heba edilmesinin burukluğunu yaşadık.

2019 tecrübesinin fırsata dönüşmesi için Türkiye’ye büyük görevler düşüyor.

Çünkü bu ucube sistemi yıllar boyunca finanse ederek canavarı büyüten de yine Türkiye olmuştur.

25/01/2019 12:35
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Birikim Özgür, haber, kıbrıs, KKTC Kendi Kendine Yetebilmeli
MANŞETLER

HK Birikim Özgür

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.