İki Safhalı Mücadelede Başarı Tek Şansımız

ads ads ads ads
28/03/2020

ads

Birikim Özgür Birikim Özgür


Pandemik salgınla mücadelenin ekonomik ve mali boyutunda kaos var.

Hükümetin açıkladığı paket kimseyi tatmin etmedi.

Destek kısmından memnun olan yok, tedbir kısmına kızan çok.

Devletin mali imkânlarına bir bakalım:

1) 600 milyondan 200 milyona düşen kamu gelirleri,

2) Tasarruf Mevduatı Sigortası ve Finansal İstikrar Fonu (TMSF) kaynakları (240 milyon),

3) İstihdam Destek Merkezi kaynakları (260 milyon),

4) Kalkınma Bankası kaynakları (170 milyon),

5) Bankalardan temin edilecek kaynak (100 milyon) ve

6)  Sosyal Sigortalar Dairesi, İhtiyat Sandığı Dairesi, Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu ve Gelir ve Vergi Dairesi alacaklarından feragat veya tahsilatlarının ötelenmesi.

Bu altı imkânın sadece ikincisiyle ilgili Türkiye’nin onayı gerekiyordu.

2001 Bankalar Krizinde 90 bin mudiye 244 milyon dolarlık ödeme yapılmıştı.

Bu ödemelerin 179 milyon doları doğrudan veya dolaylı olarak T.C. kaynaklarından finanse edilmişti.

Yapılan anlaşmaya göre batan bankalara borcu olanlardan devlet bu alacakları tahsil edecek, bu kaynak TMSF’de biriktirilecek ve Türkiye’ye geri ödenecekti.

2001 yılından günümüze kimlerin borcuna sadık kaldığı kimlerin bankalar krizini fırsata çevirip borcunu ödemekten kaçındığı ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus…

Kimisi TMSF ile anlaştı, borcunu yapılandırdı ve az az da olsa borcunu ödüyor; kimisi devleti ciddiye almadı ve borcunu hiç ödemedi, ödemiyor.

Devleti ciddiye almayanlar arasında “devletim de devletim” diye bağıranlar var.

Velhasıl, TMSF’deki kaynak aslında Türkiye’ye aitti ve Türkiye, “pandemik salgınla mücadele için bu kaynağı kullanabilirsiniz” dedi.

Gelelim iki safhalı mücadelenin önemine ve “neden hükümet bu süreci yönetemiyor?” sorusunun cevabına.

Krizle mücadelede eski alışkanlıklarımız peşimizi bırakmıyor.

Devletten beklentilerimiz yüksek.

Yıllardır kamu kaynaklarıyla tüketimi artırarak ayakta kalma stratejisinin hâkim ekonomi yaklaşımı olduğu ve bu yaklaşımın sistemi ahtapot gibi sardığı bilinen bir gerçek.

Ancak bugünkü koşullarda iki gerçeği göz ardı edemeyiz:

1) Piyasa daha fazla daralamaz, piyasa zaten durdu.

2) Evet, devletin imkânları bu dönemde çok kısıtlı.

Devleti yönetenler eldeki imkânlarla ne yapmaya çalıştıklarını ve krizle mücadelede nasıl bir yol haritası izleneceğini halka yeterince anlatabilmiş değil.

Bunun başlıca sebebi eski alışkanlıklarla ortaya konan talepler karşısında eski siyasi hassasiyetlerle süreci yönetmeye çalışmalarıdır.

Hükümet yol haritası hazırlamaktan ve halkla bunu paylaşmaktan kaçınıyor veya bu hazırlığı yapabilecek kapasiteye ya da koordinasyona sahip değil.

Bu planlama toplum olarak ezberimizde siyasete dair ne varsa hepsini tersyüz edecek nitelikte olacak.

Hükümet siyasi meşruiyetini kaybetmemeyi, krizi yönetebilmenin birinci koşulu gibi algılıyor olabilir.

Ancak bu kez de “destek kısmından memnun olan yok, tedbir kısmına kızan çok” durumu ortaya çıkıyor ve halk desteği yine yitiriliyor.

Aslında yıllardır birkaç yılda bir hükümet değişikliğine yol açan senaryoyu yaşıyoruz.

Burası önemli:

Mücadelenin birinci safhasında;

1) Eldeki kamu ve özel finansman imkânlarını bu topraklarda yaşayan herkesin evine iki sokum ekmek götürebilmesi için kullanacağız,

2) Elde kamu finansman imkânlarını işletmelerin suni teneffüsle ayakta kalması ve çalışanlarını işten çıkarmaması için kullanacağız,

3) Eldeki kamu ve özel finansman imkânlarını sağlıkta artan ihtiyaçları karşılamak için kullanacağız,

4) Bankacılık sistemimize iyi bakacağız (çünkü ikinci safhada bu sisteme çok ihtiyacımız olacak),

5) Bu safhayı doğru yönetip geleceği planlama kapasitesine sahip olduğumuzu ispatlayarak dış kaynaklara erişim imkânlarımızı artıracağız (çünkü ikinci safhada dış kaynağa çok ihtiyacımız olacak),

Hükümet paketi açıklarken bu beş noktayı halka doğru iletişimle açıklamak zorundaydı fakat bu yapılamadı.

Mücadelenin ikinci safhasında ise;

1) Bankacılık sistemindeki kaynakları ve dış kaynakları doğru kullanarak işletmelere normal hayata dönmelerini hatta bol kaynakla hızla büyümelerini sağlayacak destekleri sağlayacağız,

2) Mali disiplin ve yapısal düzenlemelerle yerel bütçe açığı sorununu ortadan kaldıracağız, kamuyu reel sektörün rakibi değil destekçisi pozisyonuna getireceğiz.

Birinci safhadaki 5 madde ile ikinci safhadaki 2 maddenin bütünlüklü bir bakış açısı ile yönetilmesi gerekiyor.

Hepsi birbiri ile ilişkili…

Hepsi de ciddiyet, kararlılık ve özveri gerektiren işler…

Başbakan “eldeki imkânlar kısıtlı” diyor, başka bir şey demiyor.

Hâlbuki bu iki safhalı mücadelede ekonomi, maliye, siyaset, birbirleriyle bağımlıdır.

Belli ki panikle hükümet maliye boyutunda takılıp kalmış durumda.

Bu da tünelin ucundaki ışığı gösterme kabiliyetini ortadan kaldırıyor.

Hükümet ciddi bir eleştiri bombardımanı altında ancak eleştirenler de kendine şu soruyu sormalı:

“Ben bu iki safhalı mücadelede üzerime düşeni yapmaya hazır mıyım yoksa alışkanlıklarımızın etkisinde kalarak mı bu eleştirileri yapıyorum?”

Hükümet süreci yönetemediği için pandemik salgın krizi sadece ekonomik ve mali krize değil aynı zamanda siyasi krize de dönüşmüş durumda.

Bu da siyasi fırsatçılığı besleyebiliyor.

Bu sürecin sonunda vilayet ya da azınlık olmak istemiyorsak iki safhalı bu mücadelede başarılı olmak zorundayız.

Bu sınav;

İktidarıyla, muhalefetiyle, iş insanıyla, kamu ve özel sektör çalışanlarıyla, herkesin sınavı…

Bu ülkeyi yurt bilen, buranın toprağına ve insanına âşık, siyasi görüşü ne olursa olsun, herkesin…

28/03/2020 12:45
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: birikim özgür
MANŞETLER

HK Birikim Özgür

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.