Diplomagate sonrası akademik gaza gelme duygusu
05/04/2024
Rasıh Reşat
Hayat öyle bir şey ki eğer öğrenmeye açıksanız size her gün bir şey öğreten okul gibidir. Düşünüyorum da ‘hayat üniversitesinden mezunum’ diyenler bir noktada doğruyu söylemekle birlikte bu üniversiteden mezun olduğunuzu sandığınız anda yeni bir ders başlıyor ve yeniden, yeni şeyler öğreniyorsunuz.
İşte akademi ve akademik hayatın böyle bir önemli var. Hayat üniversitesinde öğrendiklerinizin bilimsel bir temele dayanması ve bu hayat üniversitesi dediğimiz okulun, saçma sapan bilgilerle, hurafelerle, ya da egemen güçlerin sadece bilinmesini istedikleriyle dolu olmasını engellemek akademinin bana göre en önemli görevi.
Bilim konuşacak diyoruz ama bilimi ve bilim insanlarını son zamanlarda ne şekilde konuştuğumuzu, nasıl andığımızı buradan tekrarlayıp da kendim dahil kimsenin canını sıkmak istemem.
Ayıptır söylemesi uzunca bir süredir Lefke Avrupa Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü’nde doktora yapıyorum. Dersleri verdim, ikinci girişimimde yeterlilik sınavını geçtim, sonra da doktora tezini yazma aşamasına geçtim. Araya siyasi nedenlerde dolayı işlerim ve sivil toplumdaki hayatımdaki değişiklikler, çocukların eğitimindeki önemli aşamalar ve geçirdiğim rahatsızlık girince biraz motivasyon düştü ara açıldı. KKTC’de özel sektör çalışanın olmanın getirdiği günlük maceraları buna kattığınız anda zaten işler umutsuz bir hale geliyor ister istemez. Tezi yazmaya başladık ama başladığı yerde kaldı.
Sürekli yumruk yiyen boksör, yere düştükten sonraki 8’inci saniyede yerden kalkıp, rakibini evire çevire dövüp maçı kazanması sahnesi var ya her ucuz dövüş filminde, işte bu Nurten Avtürk hocamın literatüre soktuğu ‘Diplomagate’ lafı ile andığımız sahte diploma meselesi bana böyle bir etki yaptı galiba.
İsminin önünde Doktor unvanın akademik bağlamda kullananların, ya da herhangi bir akademik belge bulunduranların bazılarının benim yaşadıklarımı yaşamaması, çalışmaması, evlere diploma servisi yapılmış olması kanıma dokundu herhalde. Kaldığım yerden yeniden başladım.
İşte bu hızla ve bu çerçevede danışman Hocam Muhittin Tolga Özsağlam sayesinde dün son derece ilginç bir akademik ortamda buldum kendimi.
Güney’de bulunan Lefkoşa Universitesi’nde ‘1934’te Koloni Kıbrıs’ında bir Suikast ve EOKA’nın Orijinleri. Arşivlerin Aykırı Okunması’ adlı tarih çalışmasının akademik sohbetinde bulunduk. 1934’te bir suikasta kurban giden dönemin önemli avukatlarından Antonios Triantafillides’in ölümü ardındaki sır perdesinin aralanmaya çalışıldığı Andrekos Varnava yazdığı ve hem İngiliz Koloni İdaresinin hem de Kıbrıs resmi tarihini alt üst edebilecek nitelikte bulgular içeren kitabı konuşuldu. Akademisyenler vardı, 90 yıl önce yaşanan cinayeti işlediği için tutuklanana sonra aklanan kişinin 80 yaşına gelmiş oğlu vardı ve biz vardık. Öyle şeyler dinledim, öyle şeyler öğrendim ki, ‘şuna sonra bakayım, şunu da araştırayım’ diye diye not almaktan elim yoruldu.
Havada, bilgi uçuşuyordu. Bilim konuşuyordu. Rum olmak, EOKA’ya iltimas geçmeyi sağlamıyordu. Resmi tarih ne derse desin, gerçek gerçekti. Zaten kitabın girişinde İncil’den alınmış, ‘Ve gerçek seni özgürleştirecektir’ ifadesi söyleyecekleri söylemeye yeter de artar da.
Bu yazıyı niye yazdım? Ana fikri nedir? Doğrusu ben de tam anlamadım.
‘Hey insanlar doktora yapıyorum, ama öyle çakma değil, ciddi ciddi bir yerlerimden kan gelecek derecede çalıştım ve çalışıyorum’ demek ve kayıtlara geçirmek için mi? Yoksa, güney Kıbrıs’taki akademi resmi tarihi gerektiğinde alt üst edebiliyorsa, biz de dilden dile dolaşan ama bir türlü netleştirilmeyen geçmişteki siyasi cinayetleri, resmi tarihten arındırıp, gerçekle buluşturmak için bir ‘Hakikat’ çalışması mı yapmamız gerektiği mesajını vermek mi? Yoksa Muhittin Hoca,’ya, Andrekos Varnava’ya ve Nicos Trimikliniotis’e akademik gazımı yeniden doldurdukları için teşekkür etmek mi? Yukarıdakilerin tümü sanırım. Neyse ki Diplomagate’in bana etkisi de bu oldu.
- Evet sevgili Cenk, yine bir veda....
- CTP yankı odasından çıkıyor sanki
- Bir türlü Yeniden Dövüş Partisi olmuyor
- Bugün başka yürüyüşüm var Serhat’ım
- Şenkul, tabela, Kızılyürek ve Dilan Polat
- Yolsuzluk algımız yüksek ama eksik
- AAA Plaka yakın gibi duruyor
- Böyle savaş mı olur kardeşim?
- Müsaadenizle...
- Et alkışı ve kör tuttuğunu öper ekonomisi
- TÜM YAZILARI için tıklayınız