Benim de birlikte çalışmaktan onur ve keyif duyduğum önemli gazeteci Faruk Zabcı ile birlikte satmaya çalıştıkları, Deli Dana hastalığından ölen bir Kıbrıslı Türk’ün haberine hiçbir İngiliz gazetesinin yayınlamadığını hatırlattı Serhat incirli bugün sabah. 
Neden? Çünkü dünyada markalaşan ‘British Beef’ ve ‘Scottish Steak’ imajının daha fazla zarar görmemesi ve ülkenin ekonomik menfaatine halel gelmemesi. Haberin kamu yararı var mı yok dengesine bakıldı ve bir yararı olmadığı gibi zarar vereceği düşünüldüğü için sorumlu gazetecilik bağlamında İngiliz editörler habere dokunmadı. 
Serhat bu anısını paylaşırken aslında müthiş derecede önemli bir konuya el atmış oldu. 
Biz üniversiteler adası iddiasını sürdürmeye ve bu sektörü turizmin yanı sıra ülkenin lokomotif sektörü haline getirmeye çalışırken, bir taraftan da üniversitelerimizin leblebi gibi sahte diploma ürettiğini söylüyoruz hem yerel hem de uluslararası kamuoyuna. Bir gün iki gün değil, günlerce söylüyoruz. Üniversitelerimizi yöneten kurumun başındaki kişinin üniversite diplomasını da yapay bir şekilde tartıştık uzun bir süredir. 
Kendi ayağımıza kurşun sıkmak değil, ayaklarımızın içinde dinamit patlatıyoruz resmen. Neden? Çünkü bu diploma işi üzerinden birileri siyasi rant sağlayacak, siyasi intikam alacak, ya da takipçi arttıracak diye konuyu köpürtecek. Ülkede sorumlu gazetecilik diye bir şey kalmadığı için de bu konu sürdürülüp, sorumsuzca ülke sıkıntıya sokulacak. 
Ha diğer taraftan bu işlerin bir tesadüf olduğuna inanmıyorum pek. 
Tam okullara ara dönem kayıtların yapılacağı ve gelecek yıl için tercihlerin artık yavaş yavaş gündeme geleceği bu dönemde bu haberlerin yoğunlukla çıkıyor olması ile ilgili burnuma kötü kokular geliyor. 
Hadi bana paranoyak deyin. 
Peki, Akan Kürşat meselesinin de KKTC’nin önemli bir ekonomik faaliyeti olan inşaat ve emlak sektörüne darbe vurmadığını mı söyleyeceksiniz? Onun da uzun bir süre uyuduktan sonra, silahın yeraltından çıkarılıp ateşlenmeye başlanması misali kullanıldığını düşünmek de mi paranoya? Zaten sorumsuz gazetecilik ve sosyal medya manyaklığı zirvedeyken, öyle büyük kampanyalara gerek yok. Minik bir kıvılcım yeter. Biz gerisini hallediyoruz zaten. 
Ben başka bir şey söyleyeyim de hazırlıklı olun. 
Turizm sezonunun açılmasına az bir zaman kala nereden ve nasıl geleceğini bilmediğim bir hamle de turizm için gelirse ve yine sorumsuz gazeteciler ile sosyal medya manyakları, pimi çektikleri el bombalarını yine kendi evlerine atmaya başlamazlar umarım. 
Çünkü ‘Bizim yemeklerimiz berbat ve kötü malzemeyle yapıyoruz’ diye gazetelere reklam veren restoran sahibi gibiyiz resmen.   
Kendi kendine bu kadar zarar veren bir toplum var mı? Sanmam.