Dolu beleş bir yazı
23/01/2024
Rasıh Reşat
Marmite diye ekmeğe sürülen bir ürün var. İngiliz mutfağının bir parçasıdır ve bira üretiminin artıklarından ve bira mayasından üretilir. Sert bir tadı ve kokusu var. Çok da neye benzediğini tarif etmek de kolay değil.
Marmite’ın mottosu ‘ya çok seversiniz ya da nefret edersiniz’ dir.
Kudret Özersay da Marmite gibidir. Ya çok sevilir ya da nefret edilir.
Bayağı ilgi gören dünkü yazıma gelen tepkilerden yaptığım çıkarım bu.
Ben hocanın Erhan Arıklı’ya T izinleri üzerinden saldırmasının popülaritesini arttırdığını ve oylarını konsolide ettiğini anlatmıştım ama Hoca’nın bu tavsiyeleri çok dinlemeyeceğini ifade etmiştim.
Dileyen dilediği kısmı aldı Marmite tepkisi gibi tepki verdi. Seven bir türlü, nefret eden başka türlü
Bir kısmı Kudret Hoca’nın hiçbir şey şekilde kendisine yönetilen eleştirileri ve tavsiyeleri dinlemediği tespitime fazlasıyla katıldıklarını ifade ederlerken, bir diğer kısmı ise Özersay’ı çok acımasızca eleştirdiğim için bana çattı.
Hatta ta Melbourne’dan bir gençlik arkadaşım, Kudret Özersay’ı yeterine tanımadığım için bana kızdı. Kimi Kudretseverler, ‘kendine gelmesi için bir tokat lazımdı’ dediler benim Hocaya tokat atmak gibi bir niyetim olmadığını anlatmama rağmen.
Elbette ki, birkaç mürit ve onların yönettiği birkaç sahte hesap bana saldırmayı uygun gördü. Hatta benim de T izni aldığımı iddia eden bile oldu.
YDP’liler sanki böyle bir stratejileri varmış gibi, ‘stratejilerini’ ortaya çıkardım diye tepki koydular, HP’liler, kutsal emanetlerine halel geldi diye tepki koydular, DP’liler yazıdan cesaret bulup Kudret Özersay ile ilgili başka şeyler anlattılar, UBP’liler hiç oralı olmazken, CTP’liler bıyık altı güldüler.
Hepsinden önemlisi Kudret Özersay bizzat aradı. Ancak onunla aramızda geçen son derece samimi ve açık diyaloğun neler içerdiğini elbette ki açıklamayacağım.
O zaten televizyona çıkıp anlattıklarıma bir spin attırmış ve sanki susması gerektiğini söylemişim gibi yapmış, yazımın ilk paragrafını haklı çıkarmış oldu sadece. Neyse.
Bir başka arkadaşım mesaj ya da sosyal medya paylaşımı ile görüşünü iletmeyi uygun bulmayıp telefonla aradı.
‘Allah senin belanı versin. Bir daha gözüme gözükme. Biz bu tavsiyeleri iletişim danışmanlığı hizmeti altında, ücrete mukabil vermemiz lazımken sen bu yerinde tavsiyeleri bedavaya vererek piyasanın içine ediyorsun. Ekmeğimize taş koyuyorsun. Boş, beleş lafı var ya, senin yazı dolu beleş bir yazı olmuş’ dedi ağzından köpükler saçıp, beleş kısmına vurgu yaparak. Gerçekten kızıyor mu, yoksa kinaye mi yapıyor anlamama fırsat vermeden kapattı telefonu. Yeniden aramaya cesaret edemedim. Ama ‘dolu beleş yazı’ sözü aklıma yattı. T izni aldığımı, o nedenle bu yazıyı yazdığımı söyleyen sahte hesabı yöneten mürite gitsin.
- Evet sevgili Cenk, yine bir veda....
- CTP yankı odasından çıkıyor sanki
- Bir türlü Yeniden Dövüş Partisi olmuyor
- Bugün başka yürüyüşüm var Serhat’ım
- Şenkul, tabela, Kızılyürek ve Dilan Polat
- Yolsuzluk algımız yüksek ama eksik
- AAA Plaka yakın gibi duruyor
- Böyle savaş mı olur kardeşim?
- Müsaadenizle...
- Diplomagate sonrası akademik gaza gelme duygusu
- TÜM YAZILARI için tıklayınız