Nefret ettiğin ağacın kökü...
27/02/2024
Rasıh Reşat
Çok severek aldığım ve zaman zaman karıştırdığım bir kitabım var kütüphanemin en güzel yerlerinden birinde. Kitap büyük boydur. Yani öyle albüm gibi, A4 boyutunda. Ciltlidir o nedenle kolay kolay yıpranmaz. İçeriği de çok kıymetlidir ve hiç ama hiç geçerliliğini yitirmez.
Kitabın adı, ‘Speeches That Changed The World’
İngiliz diline hakim olmayanlar için Türkçe meali, ‘Dünyayı Değiştiren Konuşmalar’
Kitabın kapağında, Nelson Mandela’nın bir resmi var. 27 yıl hapis yattıktan sonra özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz yaptığı konuşma sırasında çekilmiş. Fotoğrafa bakarken bile, insan heyecanlanıyor. Konuşmayı okumak, ya da dinlemeye gerek yok. Ama yine de tavsiye ederim.
Dün yine kitabı indirmiş sayfalarını karıştırıyordum.
Dünyayı gerçekten değiştiren, tarih yazılırken sözlü notlarını oraya yerleştiren lider, aktivist, bilim adamı, peygamber ve askerlerin önemli anlarda söylediklerinin birkaçını yeniden okudum biraz.
İçinden yıllar önce istanbul’daki bir gecede, çok güzel dostlarla çekilmiş bir resim düştü, keyiflendim. Biraz baktıktan sonra okumaya devam ettim.
Afrika kökenli Amerikalı’ların uğradıkları ayırımcılığa karşı mücadele ederken öldürülen Malcolm X’in önemli bir konuşmasında, ‘Ağacın köklerinden nefret ederken, ağacın kendisinden nefret etmemek olmaz’ dedi. O tabi, Afrika’dan nefret etmeniz halinde kendinizden nefret etmek durumundasınız diyordu.
Bir başka ifadeyle MalcolmX insanlara, ‘numara yapmayın, uzak durmayın, kendinizi soyutlamaya çalışmayın, siz busunuz’ diyordu, aslında Afrika kökenli olup, beyaz gibi davranmaya çalışanlara.
Bugünlerde peş peşe yaşanan skandallar, rezaletler ve olaylarla ilgili herkes konuşuyor.
Ellerini ağızlarına kapatarak, şaşırmış, hayretler içerisindeymiş gibi davranan, ‘yok daa’ ya da ‘ olamaz inanmam’ diyen herkes, Ağaçtan nefret eder gibi yapıyor.
Halbuki bizdeki herkes ‘kısa yolu’ seviyor. Kestirmeye bayılıyor. Hiçbir şey yapmadan, her şeye sahip olma fikri, herkese son derece cazip geliyor.
Bu bugün, diploma formatında karşımıza çıktı, dün kredi olarak karşımızdaydı. Bir önceki gün, liyakatsiz istihdam, ondan önceki gün ise kırsal kesim arsası. Sahte reçetelerle sosyal sigortaların dolandırılması konusu da bizim ne olduğumuzu gösteriyor zaten. Daha da geriye gidecek olursak iskan rezaletlerine kadar dayanırız. İhaleleri konuşmuyorum bile.
En basiti ve en masumu olan sıraya girmemek için Müdür’ün odasında kahve içerken işlerin hallolması. Torpil ya da. Hepsi aynı ve hepimiz aynıyız.
Dediğim gibi bugün diploma, dün bunlar, yarın Allah bilir ne.
Yakalananı lanetleyeceğiz ama için için ‘inşallah pozisyonumu kullanarak babamın adına aldığım arazi gündeme gelmez’, ‘Kızıma, neredeyse bedava aldığım dükkan fark edilmez’ , ‘benim çaldıklarım ortaya çıkmaz’ ya da işe girerken birkaç kişinin hakkını yediğim bir yerlerde kayıtlı değil’ diye için için kendini kemirenler yok mu sanıyorsunuz.
Yani, öyle çok şaşırmış gibi yapıp, onu bunu lanetleyen bir tavır içerisine girmeyelim derim. Çünkü hepiniz aynısınız, hepimiz aynıyız. Sadece dozu farklı.
Çünkü nefret ettiğiniz ağacın kökü de dalı da biziz.
- Evet sevgili Cenk, yine bir veda....
- CTP yankı odasından çıkıyor sanki
- Bir türlü Yeniden Dövüş Partisi olmuyor
- Bugün başka yürüyüşüm var Serhat’ım
- Şenkul, tabela, Kızılyürek ve Dilan Polat
- Yolsuzluk algımız yüksek ama eksik
- AAA Plaka yakın gibi duruyor
- Böyle savaş mı olur kardeşim?
- Müsaadenizle...
- Diplomagate sonrası akademik gaza gelme duygusu
- TÜM YAZILARI için tıklayınız